Kanada Türk İslam Birliği’nin (KATİP) davetlisi olarak Toronto ve Ottowa’yı kapsayan bir program için Kanada’daydık. Kanada, Amerika’ya kıyasla oldukça ihmal edilen bir coğrafya. Hem çok sayıda Türk’ün hem de Müslüman’ın yaşadığı, ABD’ye nazaran oldukça açık bir topluma sahip Kanada’ya Türkiye’nin daha fazla ilgi göstermesi gerek. En büyük avantajlarımızdan birisi Ottowa büyükelçisi ve Toronto başkonsolosumuzun hariciyenin en çalışkan isimlerinden olması. Fakat yine de Türkiye’nin üzerinde iyi düşünülmüş projelerle Kanada’daki Türkler ve Müslümanlarla ilişkileri tahkim etmesi gerekiyor.
Hem coğrafi hem de kültür yakınlığı sebebiyle Kanada kamuoyunda ABD basınının etkisi büyük. ABD basınının Türkiye’ye dair tek taraflı yaklaşımının Kanada’da da etkileri bariz bir şekilde görünüyor. Bununla mücadele edebilmek, en azından mezkur tek taraflılığı etkisiz hale getirmek için Kanada’yla doğrudan ilişki kurabilmenin imkanları var.
Ziyaret sırasında Ottowa Üniversitesi, Toronto Üniversitesi ve Kanada’nın Harp Akademileri olarak kabul edilebilecek The Royal Canadian Military Institute’de Türkiye’nin Suriye politikası, DEAŞ, FETÖ ve cumhurbaşkanlığı sistemi gibi Türkiye’nin gündemi üzerine paneller verdik. Ayrıca Kanadalı akademisyen, diplomat ve gazetecilerle de Türkiye üzerine müzakere yapma fırsatı bulduk. Bu tür ziyaretlerin sıklaştırılması elzem. Konuşmalar derinleştikçe düşüncelerimizde sandığımızdan daha fazla örtüşmeler olduğunu görebiliyorsunuz.
Belki bizim en büyük hatamız bizim günlük mesele olarak addettiğimiz ve artık kanıksadığımız konuların herkesin malumu olduğunu düşünmemiz. Çok net olarak söyleyebilirim ki Türkiye’ye dair bir konuyu en fazla bilmesi gereken çevreler bile çoğu zaman meselenin en temel boyutlarına bile hakim olamıyor. Meselenin temeli bilinmeyince, fikirleri maruz kaldıkları dezenformasyon üzerinden şekilleniyor. Bu sebepten ortaya koyduğumuz mücadeleye ek olarak, bu mücadelenin en iyi şekilde anlatılması için yapmamız gerekenlerin uzun bir listesi var. Başkalarına bir haber olarak gelen birçok konu bizim günlük gerçekliğimiz. Bu gerçekliklerin ilk ağızdan anlatılması bile başlı başına değerli bir çaba.
Yine de örneğin FETÖ’ye dair neredeyse bir tane bile çatlak ses duymadım. Hem Türk halkının 15 Temmuz’da ortaya koyduğu mücadele hem de FETÖ’nün bir suç şebekesi olduğu fikri, aksi yöndeki tüm tezvirata rağmen birçok Kanadalının zihninde yaygın. Hele ki FETÖ’nün daha önce cüzzamlı gibi kaçtığı Müslüman kuruluşlara 17-25 Aralık ve 15 Temmuz sonrası yaklaşma çabaları ise nafile. Kuzey Amerikalı Müslümanların hemen hemen hepsi FETÖ’ye karşı Türk halkının yanında duruyor. Yine de Türkiye’deki gündemin sağlıklı bir şekilde kalbi Türkiye’ye yakın atan insanlara ulaştırılması gerekiyor.
‘Türkiye’nin neler yapabileceğini’ müzakere ettiğimiz Kanada’nın en büyük ve etkili Müslüman kuruluşlarından birisinin ilk sözlerini aktarmadan geçmeyeceğim: ‘Türkiye’nin yapabileceği en iyi şey güçlü olmak, güçlü kalmaktır’. Farkında olduğumuzdan daha fazla Türkiye’yi son kale olarak gören, Türkiye’yle dertlenen bir Müslüman dünya var. Türkiye’nin başta kendi vatandaşları daha sonra da gönülleri Türkiye’yle atanlar için enerjisini akıllı kullanıp, güçlü kalması gerekiyor.
İçinden geçtiğimiz çalkantılı dönemde Türkiye’nin ortaya koyduğu çabalar, Fırat Kalkanı Harekatı, terörle mücadelesi, mültecilere gösterdiği misafirperverlik aynı zamanda yaptığı atılımlar sadece Türkiye’nin değil, bir bölgenin ve hatta bir ümmetin kaderiyle de doğrudan alakalı. Bu noktayı şu kritik zamanlarda hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.