Gün geçmiyor ki Batı’nın ana akım medyasında Türkiye hakkında hakaret dolu, akıllara ziyan, baştan aşağıya önyargı yüklü nefret kokan, düşmanca ve operasyonel yazı çıkmasın. Hal böyleyken bu soruna uzun vadeli de olsa kesin bir çözüm bulmanın vakti geldi de geçiyor. Karşı cephe bu kadar güçlüyken biraz da kutunun dışında düşünmek gerekiyor.
Olaya şöyle yaklaşalım: Türkiye insanı dış destekli, sapık bir sahte mehdinin militanlarının darbesini bertaraf etti; Batı basınının hazırda beklettiği tüm argümanlar çöpe gitti. Başkomutan tehdit ve tehlikeleri hiçe sayarak İstanbul’a iniş yaptı ve ordusunun başına geçti; 15 Temmuz destanı yazıldı. Fırat Kalkanı harekatıyla saatler içerisinde Cerablus temizlendi; Batı basınının Fetullahçı fabrikasyonu DAİŞ-Türkiye argümanları buharlaştı. Milli İHA’mız Bayraktar Suriye’de hedefi tam isabetle vurdu; artçıları Batı başkentlerinde hissedildi. MİT bylock denilen Fetullahçı haber uygulamasının şifrelerini kırdı; devleti FETÖ’den arındırma sürecine dair tezviratın kolu kanadı kırıldı. Veya lafı çok budaklandırmadan söyleyeyim: Ömer Halisdemir, Semih Terzi’nin kafasına sıktı; 40 senelik işgal planı suya düştü.
Şunu söylemeye çalışıyorum: Başkomutandan ortalama vatandaşa kadar toplumun her ferdi, omuzlarındaki sorumluluk bilinciyle yaptığı işi en iyi şekilde icra etmeye çalıştığında Türkiye güçleniyor, sınıf atlıyor. Türkiye’de bir birey işini her hakkıyla yaptığında, evrende bir Türkiye düşmanı yok oluyor.
Odak noktamız 15 Temmuz’u milat kabul edip Türkiye’yi, işini hakkıyla yapan insanların ülkesine çevirmek olmalı. Siyasetçi “önce vatan” diyecek ve arkaik siyaset ve ilişkiler anlayışını seviyeli ve kaliteli siyasetle değiştirecek. Diplomat görüntüden ibaret olmayacak; bulunduğu ortamı bilgisiyle ve tarzıyla domine edecek. Gazeteci medyatiklikten ziyade etiğin, haberin ve analizin peşinde koşacak. Akademisyen “devlet memuru” zihniyetiyle puan toplamaya değil, öğretim becerisi ve yayınlarıyla ufuk açmaya çalışacak. İş adamları güçlü Türkiye’nin kendi paralarını da güçlendireceği bilinciyle “önce vatan” için çalışacak. Milli savunma sanayisi kurumlarımız, Batı ile aramızdaki on yıllarla ölçülen teknoloji farkını kapatmak için maksimum verimle çalışacak. Aynı şekilde pazar esnafı tartısında hassas olacak. Eve çağrılan tesisatçı işini ciddiyetle yapacak. Öğrenciler salt sınavlara değil bilgi dağarcığına, kültürüne, sportif yaşamına yatırım yapacak. Futbolcular dil öğrenecek, yaşamlarına dikkat edecek, kitap okuyacak. Belediye yolların ve kaldırımların intizamına özen gösterecek; o çukurlar kalkacak. Doktor sabırlı olacak, hastaya göz bebeği gibi bakacak. Asker fiziğine, demokratik gelişimine ve stratejik tekamülüne özen gösterecek. Polis elindeki cep telefonunu bırakacak, vatandaşta otorite ve adalet hislerini uyandırmak için aklını ve fizikini geliştirecek. Taksici kısa mesafe yolcusu alacak. Memur vatandaşın işine kendi işi edasıyla yaklaşacak. Sanatçı evrensel kültüre katkıda bulunmak için kendisini donanımlandıracak. Vatandaş metrobüste sırasını bekleyecek, 15 Temmuz’da gösterilen kardeşlik ve dayanışma hayatın her alanına yayılacak.
Sen, ben, biz işimizi hakkıyla yapmaya gayret gösterelim de dışardan ne tezvirat yaparlarsa yapsınlar. Türkiye “işini hakkıyla yapanlar ülkesine” döndüğünde evrendeki Türkiye düşmanlarının zail olduğunu hep beraber izleyeceğiz.