Suriye krizinin başından beri birçok aktör eteklerindeki tüm taşları dökme fırsatı buldu. Kimisi bu taşları etkin kullanabildi, kimisi kullanamadı. Kimisi kısa vadeli sonuçlar aldı, kimisi umduğunu bulamadı. Suriye’de her kazanım şimdiye kadar ‘Pirus zaferi’ niteliğinde olduğu için, bundan sonra Suriye’de kazanmanın ne anlama geleceğini tarif etmek de zor. Yalnızca kaybetmenin miktarıyla değerlendirilebilecek, kazananı olmayan bir krizden, bir savaştan bahsediyoruz. Belki de Suriye savaşı nasıl kazanılır sorusuna cevaben sorulması gereken ilk soru ‘Suriye savaşı biter mi?’dir.
Bir süredir çoğu zaman düşük yoğunluklu devam eden, İdlib özelinde rejim cephesinin saldırılarıyla yoğunlaşan bir çatışma ortamı var. Kimilerine göre İdlib son durak. Yani İdlib sonrası çatışma sona erecek. Rejim cephesinin en büyük beklentisi bu. Gerçi birçok aktör çatışmaların bitmesini istiyor. Fakat rejim cephesi çatışmaların bitmesini, zafer ilan etmek için istiyor. Yukarıda da iddia edildiği gibi, İdlib sonrası dahi kimsenin kazanmayacağı bir denklem kendisini yeniden doğuracak.
Peki Suriye’deki savaşın bitme ihtimali var mı? Bitmeden kasıt son 7-8 senedir yaşanan trendin sona ermesiyse, bu mümkün. Aslında DEAŞ biter mi sorusuna benzer bir soruyla karşı karşıyayız. Cevap, toprak hakimiyeti olan DEAŞ’ın, toprak hakimiyeti olmayan bir örgüte dönüşeceği şeklinde olageldi. Yani yeni bir formatla dünyanın başına bela olmaya devam edecek. Suriye’deki rejim karşıtı cephenin varlığı da, teşbihte hata olmaz, benzer şekilde devam edecek. Yani en son ellerinde kalan İdlib’in kaybedilmesi seçeneğinde dahi bu cephe farklı formlarda ve metotlarla rejimle mücadelesine devam edecek. Bu da bizi Suriye’deki savaşın yakın gelecekte bitmeyeceği sonucuna götürüyor.
Mısır’daki gibi meşruiyeti oyulmuş bir otoriter rejimin cadı avı, Libya’daki gibi değişen uluslararası ittifak ağı ve yeni yerel aktörlerin yeniden ürettiği genelde düşük arada artan yoğunluklu çatışmalar, Yemen’deki gibi faciaya sebep olan sakar bölgesel/uluslararası müdahaleler ve tabii ki tüm krizlerdeki gibi her çatışmaya ilgisiz kalan BM kurumları, maalesef Suriye’de görmemiz muhtemel senaryolar…