Ortadoğu karışacak: Karışıklıkla Ortadoğu’nun neredeyse eşanlamlı olduğu hesaba katılırsa, bu ‘öngörü’ malumun ilanı kategorisinden sınıfta kalır. Çok eskilere gitmeyelim, son sekiz senedir Ortadoğu’da darbeler, iç savaşlar, sokak gösterileri, başarısız devlet örnekleri, terör, kimyasal silah kullanımı sık görülen olgular arasında. Sadece Suriye’de yüz binlerce insan öldü ki Kasım Süleymani bu tablonun mimarlarından birisidir. Hatta Süleymani Yemen’den Suriye’ye, Lübnan’dan Irak’a kadar geniş bir alanda yaşanan karışıklıklarda doğrudan rol almış bir kişilik. Bu sebepten bölgedeki karışıklıkları Süleymani’nin öldürülmesine bağlamak doğru olmaz. Diğer taraftan İran, bu üst düzey suikasta bir şekilde karşılık vereceğinden bölgede ‘bir miktar’ tırmanış yaşanacağı iddiası da büyük analiz yeteneği gerektirmez.
Üçüncü dünya savaşı çıkacak: Sosyal medyada trend olacak kadar yaygınlaşan bu klişe İran’ın ABD’ye Süleymani seviyesinde bir karşılık verme kapasitesine sahip olduğu inancından hareket ediyor. Dahası, birbirine hiçbir açıdan denk olmayan ABD ve İran arasındaki bir çatışmanın bir dünya savaşına sebep olması da yine İran’ın kapasite değerlendirmesinde yapılan yanlışlardan kaynaklanmakta. Rusya ve Çin’in oldukça itidalli açıklamalar yaptığını da hesaba katarsak Üçüncü Dünya Savaşı yerine, ‘Ortadoğu daha da karışacak’ tarzı mütevazı bir iddia tercihe şayan olmalı.
Şii dünyası birleşecek: Süleymani’nin bazı çevrelerde bir efsane olduğu gerçek; kendisine İran’ın açtığı ABD’nin de göz yumduğu alanda ‘başarılı’ bir vekaletler ağı kurdu. Fakat ‘aşırı genişleme’ sendromu Süleymani’nin de Şii dünyasında sorgulanmasına sebep oldu. Örneğin, Irak’taki sokak gösterilerinin nefret objelerinden birisiydi. İran’daki gösterilerde sorulan ‘Suriye’de, Yemen’de ne işimiz var?’ sorusunun muhatabıydı. Suikast sonucu Şii dünyasında farklı bir paradigmanın ortaya çıkmasını beklemek çok gerçekçi olmayabilir.
İran düşerse, sıra Türkiye’ye gelir: Süleymani’nin öldürülmesi sonrasında sıkça duyduğumuz bu iddia, her Türkiye-İran tartışmasında dillendirilir, Türkiye’nin varlığını İran’ın varlığına ipotek edenler tarafından. Elbette bir komşu olarak İran’ın istikrarı Türkiye için önemlidir, Türkiye İran’ın selametini ister. Fakat Türkiye’nin varlığı ve selameti ile İran arasında ontolojik bir bağ kurmak yanlış. Bu arada senelerdir İran’da yapmadıkları operasyonları Türkiye’de yaptılar, devlet ve halk boşa çıkardı. 15 Temmuz’u, güdümlü DEAŞ ve PKK terörünü, finansal operasyonları yaşayan ve bertaraf eden bir ülkeden bahsedildiğini hatırlatmakta fayda var. Türkiye Türkiye’dir; İran da İran.