Çok kirli, çok tehlikeli bir ittifakla karşı karşıyayız. Öylesine tehlikeli ki gözleri dönmüşçesine ateşle oynuyorlar. Sadece ormanları değil Türkiye'yi de yangın yerine çevirmek istiyorlar.
Bu gerçeği dillendirdiğinizde de hoplayıp zıplıyorlar.
Gara'da on üç sivil vatandaşımız katledildikten bir gün sonra kameralar karşısına geçen PKK elebaşlarından Mustafa Karasu ne demişti hatırlayın?
'Muhalefet yüklenseydi fırsattı bu hükümeti düşürebilirlerdi. HDP üçüncü bir güç olarak çok geniş bir demokrasi güçlerini toplarsa bu iktidarın ömrü fazla değil'.
Neydi o fırsat?
On üç kişinin katledilmesi!
'Biz katlettik ama siz gereğini yapamadınız' diyordu muhalefete.
'Sokaklara niçin dökülmediniz' diyordu.
CHP ve İYİ Parti'yi kastediyordu. Hem de bu partileri borçlandırarak. 'Kılıçdaroğlu da Akşener de bizim sayemizde bugün ayaktalar' diyordu. 'Desteğimizi çekersek biterler' diyordu.
Açık açık!
Karasu konuşmasının sonunda CHP ve İYİ Parti'yi korkaklıkla suçluyordu. Çünkü Türkiye'yi sokağa dökecek adımları atmıyorlardı.
Bir diğer elebaşı Duran Kalkan ise 'Türkiye'nin yönetimi HDP'ye devredilmelidir, Türkiye'yi HDP yönetmelidir' diyordu.
Unutan, inanmayan, 'hadi canım sende' diyen varsa girsin internete o videoları izlesin.
Duran Kalkan da konuşmasının sonunda şu sözü veriyordu:
'HDP'nin temel ilkelerinde uzlaşsınlar biz de PKK olarak desteğimizi veririz'.
PKK'nın şart olarak koştuğu ve uyulmasını istediği o temel ilkeler nedir acep?
Kemal Bey dün süsleyerek-gizleyerek bir kez daha söyledi o ilkeleri. 'Otoriter rejim mi demokrasi mi' diye sordu.
Kandil'deki elebaşları aylardır can havliyle aynı türküyü söylüyorlar. 'Türkiye'deki demokratik güçler birleşsin' çağrısı yapıyorlar. 'Bu faşist iktidarı birlikte devirelim' diyorlar.
İktidar faşist ama PKK demokrat!
Vah ki vah!
Bu ülkede demokrasi mi eksik?
Ahmet Şık çıkıp 'Türkiye katil bir devlettir yıkılmalıdır' diyebiliyor!
Demirtaş çıkıp 'biz daha Apo'nun heykelini dikeceğiz' diyebiliyor!
Figen Yüksekdağ çıkıp 'sırtımızı PKK'ya yasladık' diyebiliyor!
Kılıçdaroğlu darbeci FETÖ'cüleri savunabiliyor!
İYİ Parti kahraman şehidimiz Ömer Halisdemir'e katil diyebiliyor!
Birtakım gazeteciler Türkiye'ye ihanet etmek için yabancı vakıflardan çuval çuval para alabiliyor!
Can Ataklı 'Erdoğan'ın gitmesi için büyük bir yangın lazım' diyebiliyor!
Daha yüzlercesini sıralayabilirim. O halde Kemal Bey ne tür bir demokrasi vaat ediyor dersiniz?
Kemal Bey hangi demokrasiden söz ediyor acaba?
PKK için Türkiye'de özerklik, FETÖ için kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen af!
Sözünü ettiği demokrasi bu!
Gelelim şimdi biz asıl meseleye.
Terör örgütü PKK söz konusu Kirli İttifak'a ormanlarımızı ateşe vererek bir kez daha 'fırsat' verdi!
PKK ormanlarımızı yakıyor bu Kirli İttifakın 'hükümet istifa' diye bağırması ondandır.
Fondaşlar da koro halinde destek veriyor. Gezi'de üç ağaç için ülkeyi yangın yerine çeviren sanatçılarımız ağızlarını açıp da PKK terörüne yönelik küçücük bir kınamada bulunmuyor.
Gara'da on üç şehidin ardından başaramadıklarını bu kez çıkardıkları yangınlar üzerinden deniyorlar.
35 ilimizde 129 orman yangını çıkmış 122'sini söndürmüşsünüz ama Kirli İttifak 'uçak niye yok' diye bir yalanla ülkeyi geriyor.
Konya'da bir aile katlediliyor hemen sonrasında PKK devreye girip 'Türk-Kürt' çatışması diye ad koyuyor. Ardından HDP, CHP ve şüphesiz Tabipler Birliği sahne alıyor.
Niye? Ormanlar yetmez sokaklar da yangın yerine dönmeli!
Ve son bir not.
Esnaf, memur, işçi, köylü, sanayici, işadamı, öğretmen, öğrenci, polis, asker, doktor ve dahası...
Anneler, babalar, evlatlar...
Kısacası Türkiye!
Geleceğini karartmaya, vatanını bölüp parçalamaya, seni beni bu topraklardan sürmeye yahut sömürgeleştirmeye azmetmiş olanları göremiyor musun?
Bu saldırıları ancak ve ancak sen durdurabilirsin!
Bu ateşi ancak ve ancak sen söndürebilirsin!
Çünkü senin iradeni teslim almak için yakıyorlar her yeri!
Sen tezgahı, Kirli İttifakı görürsen ve sesini yükseltirsen seni oyuna getiremeyeceğini anlayacak ve kaçacak!