Oturup şunu tartıştılar yıllarca; 'Erdoğan'da olup da bizde olmayan nedir'? Öyle ya onun karşısında girdikleri bütün seçimleri kaybettiler.
Erdoğan öylesine güçlü ve farklı bir siyasi aktördü ki bir ikincisini ama kendilerinden olanı bulup karşısına çıkaramadılar. Ama çok denediler.
Erdoğan İstanbul'a il başkanı olduğunda fark etmişlerdi tehlikeyi! Belediye başkanı seçildiğinde daha da paniklediler. Ta o günlerde hem Erdoğan'ı hem de onu var eden sosyolojiyi ortadan kaldırmayı denediler.
28 Şubat darbesi bunun içindi. Gözleri dönmüşçesine saldırdılar. Toplumu dönüştürüp, tek tip haline getirmeye çalıştılar. Baskılar, yasaklar, işkence ve dahası. Ne büyük ihanet ve ahmaklıktı.
Toplumu istedikleri kalıba sokmayı başaramayınca bu kez Erdoğan'ı yasaklı hale getirdiler. Okuduğu bir şiiri bahane edip onu demir parmaklıklar arkasına gönderdiler. Ardından da kına yaktılar, zil takıp oynadılar. 'Bundan böyle muhtar bile olamaz' diye manşetler attılar.
Erdoğan siyasi yasaklı olarak girdiği 2002 seçimlerinde rakiplerini ezip geçti. Ama yasağı nedeniyle Başbakan olamıyordu. Birileri oturup hesap kitap yaptı. 'Yasağını kaldırmadığımız sürece daha da büyüyecek' fikrinde birleştiler. Yasağını kaldırdılar. Amaçları kısa sürede defterini dürüp göndermekti.
Muhtıralar verdiler, 'laiklik elden gidiyor' diye mitingler düzenlediler, Ak Parti'ye kapatma davası açtılar.
Ama başaramadılar.
Erdoğan'ın önlenemez yükselişini durdurabilmek için 'ayaklanma' tertiplediler. Gezi'nin tek hedefi Erdoğan'dı.
Başaramadılar.
17/25 Aralık yargı darbesi geldi ardından. Derken 15 Temmuz işgal girişimi. 'Bu kez kesinlikle olur' demişlerdi.
Olmadı.
İçeriden yıkalım dediler. Ak Parti içerisindeki karakter ve ahlak yoksunlarını bulup ihanet ettirdiler.
Olmadı.
Erdoğan'ı iktidara getiren şartları masaya yatırdılar. Lakin 2001 Türkiye'si o günkü şartlardan çok uzaktaydı. O halde 'varmış gibi yapalım' dediler.
Boşuna atmıyor Taraf artığı o gazete o manşetleri.
Neymiş? 'Türkiye 90'lı yıllara geri dönmüş'.
Utanması da yok o manşeti attıran kerkenezin.
Şimdi son çare, son umut ellerinde avuçlarında ne varsa saldırıyorlar.
Her türlü karalama, iftira, yalan... Eşine, çocuklarına, damatlarına... Yanında yamacında kim varsa... Alayına arsızca ve ahlaksızca.
Bir gün önce Dursun Çiçek 'HDP'ye bakanlık vereceğiz' diyor bir gün sonra Akşener Erdoğan'ı Netanyahu'ya benzetiyor. Sivil katliamıyla suçluyor. Çünkü HDP'ye yaranmak istiyor. Meral Hanım'ın sivil dedikleri sanırım PKK'lı teröristler. Demem o ki bildikleri tüm kirli yöntemleri Erdoğan'ı devirmek üzere hayata geçiriyorlar.
Peki, bunlar olurken Erdoğan ne yapıyor?
Öylece izliyor.
Kimin, kimlerin orası burası oynuyor ona bakıyor.
Yan gelip yatanları, masanın altına saklananları, yeni bilet peşinde koşanları, miskinleri, korkakları, karaktersizleri; hepsini not ediyor.
Rakiplerinin ortalığı daha da daha da kirletmesini bekliyor.
Erdoğan'ın sesi bir kez daha milletin kulağına değdiğinde neler olacağını göreceksiniz.
Dedim ya, henüz daha son sözünü söylemedi.
Kulağınız onda olsun, yakındır.
Meydanı boş sananlar öyle olmadığını görecekler.
Acırım orası burası oynayan o sinsilere!