1929’da Alexander Fleming’in gözlemlediği ve 1940’da Chain ve Florey’in Penicillium notatum’dan elde ettiği bir maddenin mikroorganizmalar üzerine öldürücü etkisi ile antibiyotikler hayatımıza girmiştir. Antimikrobiyal tedavi 1935 yılında Domagk’ın sulfamidleri tedavide kullanmasıyla gelişme safhasına girmiş ve günümüzde en modern halini almıştır.
En doğru ve en yalın ifadeyle antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır.
Antibiyotikler sağlık sisteminde kullanılmaya başlandıktan sonra milyonlarca insan, hayvan ve bitkinin ölümüne neden olan bakteri ve enfeksiyonlara karşı önemli bir başarı elde edilmiştir.
Bu başarı uzun bir süre “insanlığın bakteri ve enfeksiyonları yendiği” şeklinde algılanmış, bu algı antibiyotik sektörünü ar-ge ve üretim anlamında olumsuz etkilemiştir.
Antibiyotiklerin kontrolsüz ve aşırı şekilde tüketimi ve yeni antibiyotiklerin yeterince geliştirilememesi sonucu “insanlığın bakteri ve enfeksiyonları yendiği” algısı günümüzde yerini antibiyotiklere direnç gösteren bakterilerin tüm dünyayı tehdit ettiği bir realiteye terk etmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün “global kriz” olarak tanımladığı bu tehlike ülkemizi de çok ciddi manada tehdit etmektedir.
Türkiye, binde 42,2’lik antibiyotik kullanımı ile dünyada açık ara ilk sırada yer almakta ve yılda yaklaşık 1,5 milyar lira paramız antibiyotik kullanımına gitmektedir.
Ne hazindir ki kullandığımız antibiyotiklerin yaklaşık %30’unu gereksiz yere kullanmaktayız.
Antibiyotiklerin gereksiz kullanımı direnç oluşumunu arttırmakta bunun sonucu daha pahalı ve uzun süreli antibiyotik kullanım ihtiyacı oluşmaktadır. Dirençli enfeksiyonların tedavisinde kullanılabilecek antibiyotik seçenekleri de gün geçtikçe azalmaktadır. Önümüzdeki on yılda yeni bir antibiyotik üretileceğine de ihtimal verilmemektedir. Antibiyotiklere direnç gelişmesi sonucu bu dirençli bakterilerle oluşan enfeksiyonlara bağlı ölüm oranları da ciddi sayıda artmaktadır.
Denebilir ki antibiyotiklerin mikroplarla savaşması gibi, yanlış ve gereğinden fazla kullanılan antibiyotiklerle savaşır hale geldik. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerileri doğrultusunda ülkemizde akılcı ilaç kullanımı yönünde davranış değişikliği oluşturma hedefiyle “Akılcı İlaç Kullanımı (AİK) Ulusal Eylem Planı 2014-2017” hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bu plan kapsamında antibiyotiklerin akılcı kullanımının sağlanması öncelikli faaliyet alanı olarak belirlenmiş ve bu konudaki çalışmalara ağırlık verilmiştir. Uygunsuz antibiyotik kullanımının ve bağlı olarak antibiyotik direncinin azaltılması ve gelecek nesillerde antibiyotiklerin etkinliğinin sürdürülebilmesi için en önemli önlem antibiyotiklerin akılcı kullanımıdır.
Doğru, düzenli ve düzeyli bir antibiyotik kullanımı, tedaviye olumlu katkıda bulunduğu gibi, bireylerin ve dolayısıyla da toplumun sağlık seviyesini de yükseltir. Bu sayede antibiyotiklere ödenen milli servetin boşa harcanmasının da önüne geçilmiş olur. Bu da ferdiyle, halkıyla ve ekonomisiyle büyük ve güçlü bir Türkiye’nin olmazsa olmazlarındandır.
Sonuç olarak antibiyotikler de tıpkı ilaçlar gibi doktor tavsiyesiyle ve bilinçli bir şekilde, gerektiği kadar kullanıldığında etkili ve faydalıdır. Bu bağlamda antibiyotik kullanımının faydaları ve sakıncaları topluma anlatılmalı ve toplum bilinçli antibiyotik kullanımı konusunda istekli olmalıdır. Zira sağlıklı olmayı istemek, sağlığın ilk şartıdır.
Sağlık ve afiyet içinde kalınız…