Türkiye, milli menfaatlerini korumak için gerekli tedbirleri aldı. Malum koro da her zaman olduğu gibi anında devreye girdi. “Yapamazsınız, olmaz” çığlıkları yükselmeye başladı. Hep birlikte Barzani’nin avukatlığına soyundular. İçlerinden “Bir adım bile içeri giremezsiniz” diyenler dahi çıktı.
Üstelik, aralarında “yapamazsınız” tezini “haklıyız, ama” demelerine rağmen savunanlar da var.
Niye yapamayalım? Haklıysak yaparız. Suriye’ye nasıl girip Fırat Kalkanı Operasyonu’nu gerçekleştirdiysek, Kuzey Irak’a da öyle gireriz. Bizim elimizde yolumuzu açan pek çok uluslararası ve ikili anlaşma var. BM Güvenlik Konseyi bile Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma konusunda çaba göstermemiz için görevli kılmış bizi.
Ayrıca, o topraklara sürekli giriyoruz. Gidiyor, terör örgütünü vuruyor ve geri dönüyoruz. Uluslararası anlaşmalardan doğan haklarımızı hep kullanıyoruz. Basit bir konudan değil, “milli menfaatlerden” bahsediyoruz ve bizim ordumuzun bunu korumak gibi bir görevi var.
Amerika, Rusya ve diğer ülkeler binlerce kilometre ötedeki menfaatlerini koruyacak. Oralara asker yığacaklar. Biz burnumuzun dibinde ortaya çıkan gelişmelere sessiz kalacağız öyle mi? Türkiye, eski Türkiye değil artık!
HHH
Bir de “ama Barzani iyi adam; Türkiye’nin dostu” gibi tezlerle ortaya çıkanlar var.
2003’te gördük biz o dostluğu!..
Elline fırsat geçer geçmez, Kerkük ve Musul gibi Türkmen bölgelerini işgal etti. Büyük bir barbarlık ve vandallık sergiledi. Türkmen varlığını yok etmek için tapu ve nüfus dairelerini yağmaladı. İnsanların evlerine girildi, mallarına el konuldu, tutuklamalar yapıldı. Oradan buradan toplanan Kürtler, Kerkük Stadyumu’nun soyunma odaları dahil, neresi boş bulunursa oraya yerleştirildi.
Yetmedi, bitmedi, Türkmen varlığını yok etmek için mezarlıklara kadar girildi. Mezar taşları kırıldı.
Bu mudur dostluk?
Bütün bunlar, Barzani ve çevresinin eline fırsat geçtiğinde ne yapacağının göstergeleri. Bakın, bugün de İsrail gibi bölgesinde her çeşit insanlık dramını üreten bir devlete sırtını dayamaya çalışıyor.
Ayrıca…
Dost olsa ne fark eder? Var mı Barzani’nin sonsuza kadar orada ve o görevde kalacağının garantisi? Türkiye’nin milli menfaatleri bu kadar sığ değerlendirmelere feda edilecek kadar ucuz mu?
***
Türkiye, 780 bin metrekarelik topraklarının bütünlüğünü ve o topraklar üzerinde yaşayan 80 milyon insanının huzurunu korumak zorunda. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu amaçla faaliyet gösteriyor.
Gerekirse harekete geçecek elbette!
Biz bugün, geçmişte harekete geçilmemesinin sıkıntılarını yaşıyoruz. Yıllar boyunca istikrarı yok edecek, terör örgütlerinin elini güçlendirecek, milletin huzurunu bozacak bütün gelişmelere seyirci kaldık. Başkalarının menfaatlerinin peşine takılıp, kendi menfaatlerimizi unuttuk. Milli davranmayarak, zaman zaman baltayı kendi ayağımıza bile vurduk. İşte bugün o yanlış politikaların sıkıntılarını yaşıyoruz.
Elimizde milletlerarası anlaşmalar var. Onlar da laf olsun ve kağıt üzerinde kalsın diye yapılmadı. O anlaşmalardan doğan haklarımızı korumak için adım atmamızdan daha doğal ne olabilir?
Düşünebiliyor musunuz?..
Kuzey Irak’ta bir referandum yapıldı. Haksız ve hukuksuz bir şekilde bağımsız bir oluşum ortaya çıktı. Ardından Suriye’de PKK’nın uzantısı olan PYD aynı adımı attı. Nihayetinde bu iki yapı birleşti. Türkiye tamamen kuşatıldı.
Nasıl nefes alacağız biz?
En önemlisi de ülke bütünlüğünü nasıl koruyacağız?
İşte o yüzden yol yakınken tedbir almak zorundayız!
***
Ortaya çıkan gelişmeler karşısında, “Acaba o ne der? Acaba bu ne yapar?” gibi düşüncelerle hareket edecek noktada değiliz biz!
Bu millet öyle bir düşünce içinde olsaydı eğer, Çanakkale’de o büyük direnişi göstermez, “Buyurun gelin oturun” derdik. Milli Kurtuluş Savaşı’nı da yapmaz, manda ve himayeyi kabul ederdik. Bugün bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet de olmazdı. O dönemlerde de “yapamazsınız, olmaz, beceremezsiniz” diyenler vardı. Biz, onlara rağmen bugün ayaktayız.
Bugün de ne dedikleri önemli değil. Çünkü, biz onlara rağmen, gelecekte de ayakta olmaya devam edeceğiz.