Sekiz bakanlığın çalışmalarının yer aldığı “Uyuşturucu ile Mücadele Faaliyet Raporu 2017”ye göre, Türkiye’de 2007’den bu yana 2 bin 148 kişi uyuşturucu madde kullanımından yaşamını yitirmiştir. 2014-2016 yılları arasında 680 bin 575 kişi uyuşturucu tedavisi görürken, ALO 191 Uyuşturucu ile Mücadele Destek Hattı’na 2,5 yılda toplamda 106 bin 112 çağrı gelmiştir. Rapora göre, son 2,5 yılda uyuşturucuyla mücadele kapsamında sadece ilaç ve tedavi masrafları için 147 milyon 346 bin 531 lira harcanmıştır.
İçişleri Bakanlığı 2017 yılında uyuşturucu çetelerine karşı 117 bin 909 operasyon düzenlemiş ve bu operasyonlarda gözaltına alınan 168 bin 986 kişiden 13 bin 921’i tutuklanmıştır. Çeşitli türlerde 184 ton 291 kilogram uyuşturucu madde, 28 milyon 673 bin 903 uyuşturucu hap ve 19 milyon 157 bin 669 kök Hint keneviri ele geçirilmiştir.
Bu ağır bilanço yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımıza yönelik soğuk bir savaşın yıkıcı mühimmatı mahiyetindedir.
Geçtiğimiz hafta sonu uyuşturucu konusunun hassas bir konu olduğuna dikkat çeken Sağlık Bakanımız Sayın Ahmet Demircan, “Türkiye sanki uyuşturucu açısından terör örgütleri tarafından, birtakım güçler tarafından hedef seçilmiş. Türkiye’de uyuşturucunun yaygınlaşması için bir gayret sergileniyor görüntüsünü algılıyoruz. Bunun önüne geçmek için de bütün kurumlarıyla devlet üzerine düşeni yapmaya çalışıyor.” ifadelerini kullanarak son derece kıymetli bir açıklama yaptı ki bende aynı kanaatteyim.
Gelinen noktada görünen odur ki, Türkiye geleceğinin yok edilmesine yönelik çok kirli bir soğuk savaşla karşı karşıyadır. Bu savaşın en önemli silahı da uyuşturucudur. Esasen uyuşturucu, tek kurşun atmadan savaş kazanma sanatı haline gelmiştir.
Gün geçmiyor ki bu kirli savaşın yıkıcı etkilerini, gençlerimizin perişan görüntüleri eşliğinde medyada görmeyelim. Bu dehşetli manzaralara yüreklerin dayanması ne mümkün!
Son yıllarda ülkemize sokulan uyuşturucu maddeler gençler ve çocuklar tarafından çok küçük maliyetlerle kolaylıkla temin edilebilmektedir. Uyuşturucu baronlarından torbacıya kadar en az 3-4 el değiştiren bu zehirlerin birkaç liralık kâr amacıyla satıldığına inanmıyorum. Her zaman söylediğim gibi “en tehlikeli bağımlılık yapıcı madde en ucuz ve en kolay yolla temin edilendir.” Bu nedenle Sayın Bakan’ın ifade ettiği gibi çocuklarımızı, gençlerimizi ve geleceğimizi hedef alan iğrenç bir proje ile karşı karşıya olduğumuzdan kesinlikle eminim.
Şüphesiz milletlerin yegâne teminatı ve potansiyelini teşkil eden gençliktir. Uyuşturucular bir milletin geleceğini, yarınını dinamitlemenin en kestirme ve en kalıcı şeklidir. Genelde tüm bağımlılık yapan maddeler, özelde uyuşturucu gençliğimizin boynuna atılan bir kementtir. Geleceğinin teminatı olan gençleri çürütülen, eritilen bir milletin istikbali söz konusu olamaz. Gençliğini, en değerli potansiyelini kaybeden bir ülkenin, başka hangi değeri onu geleceğe taşır, ya da gelecekte güvende kılar?
Sonuç olarak bedeli her ne olursa olsun bu zehri ve aktörlerini yenmeli, geleceğimizi yok etmeye yönelik kurgulanmış soğuk savaşı kazanmalıyız! En başta Sağlık Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız ve Millî Eğitim Bakanlığımız olmak üzere basınımız, sivil toplum kuruluşlarımız, okullarımız, dini müesseselerimiz ve toplumun çekirdeği ailelerimiz bu uğurda istikrarlı, sorumluluğunun bilincinde bir seferberlik halinde hareket etmek durumundadır.
Bu seferberlikte herkesin gereken özveriyi ve sağduyuyu göstermesi hayati derecede önem taşımaktadır. Ancak o zaman gençlik bizim gençliğimiz, gelecek bizim geleceğimiz olacaktır.
İstikbaline kasteden her türlü saldırıyı bertaraf edebilecek güce sahip olan milletimizin uyuşturucu ile mücadelede de aynı hassasiyetle hareket edeceğine eminim.
Sağlık ve afiyet içinde kalınız.