F.Bahçe’de beklenen nihayet gerçekleşti… Herkes derin bir oh çekti...
Hatırlanacağı gibi, sezon başında "Bol hücum, bol gol" vaatleriyle yola çıkan Vitor Pereira, daha ilk deplasmanda Türk futbolunun kaotik yüzüyle karşılaşınca, jet hızıyla “1 olsun bizim olsun” felsefesine dönmüş ve F.Bahçe savunma ağırlıklı bir sisteme geçiş yapmıştı.
Bırakın gol yemeyi, rakiplerine kolay kolay gol pozisyonu bile vermeyen F.Bahçe, arka arkaya puanları topladı ve şampiyonluk yarışının içinde kaldı. Ancak Van Persie’li Nani’li bir takımın bu kadar defansif bir anlayışla oynaması hep eleştirildi ve özellikle Braga maçlarıyla birlikte F.Bahçe’nin bu tek yönlü oyun sistemi ciddi şekilde yetersiz kalmaya başladı.
Tam bu dönemde takıma “sihirli bir değnek” dokundu. Nani’nin, Van Persie’nin hemen arkasında oyun kurucu pozisyona gelmesiyle, kanatlara da gayretli oyuncuların, yani Volkan Şen ve Alper Potuk’un yerleştirilmesiyle, F.Bahçe sezon başından beri arzulanan hücum aksiyonlarını yaratmaya başladı. Gol pozisyonu ve gol sayısı arttı. G.Saray maçında çok sayıda pozisyon bulan, son 4 maçta 14 gol atan F.Bahçe, bir anda bambaşka bir yüzüyle karşımıza çıktı. Çıktı ama sezon bitti. Yani bu doğru sistemi, doğru organizasyonu bulmak hem güç oldu hem de bir hayli geç kalındı.
Bu arada birçokları tarafından seslendirilen, "Nani bu sistemde serbest oynuyor” klişesine hemen karşı çıkalım. Nani tam tersi kanatta iken “serbest” “kafasına göre” “canı isterse” oynuyordu. Şimdi ise oyunun merkezinde, sorumlulukları çok daha fazla artmış bir şekilde, takım oyununun kilit noktasında oynuyor. Van Persie ile aynı futbol dilini konuşuyorlar ve ortaya çıkan sonuç geç de olsa F.Bahçelileri mutlu ediyor. F.Bahçe şimdi bu yeni sistemiyle bitime 3 hafta kala, şampiyonluk iddiasını son maça kadar taşımak istiyor.
Pereira’nın sezon bitmeden düzeltmesi gereken bir nokta daha var. İyi bir savunma takımı oyuncusu olan ancak top F.Bahçe’deyken katkısı sınırlı gözüken Josef de Souza’nın yerine, Ozan Tufan’ın monte edilmesi. Ama Pereira bunu yapana kadar ligde oynayacak maç kalır mı, onu bilemiyoruz.
Beşiktaş bir tık önde
Son üç haftaya 3 puan önde giren Beşiktaş, uzun zamandır uzak kaldığı şampiyonluk kupasını bu sezon müzesine götürmek istiyor. Yeni stadının da verdiği motivasyonla bu kez başarmak istiyorlar. Yarıştaki diğer takım F.Bahçe işin savunma tarafını iyi yaparken, Beşiktaş hücum aksiyonlarında, hücum varyasyonlarında çok daha etkili olan ve göze de hoş gelen bir futbolla bugünlere kadar geldi.
Özellikle Rhodolfo ve Ersan’ın yokluğunda savunmada ciddi sıkıntılar yaşasalar da, top ayaklarındayken 2. ve 3. bölgelerdeki hareket kabiliyetleriyle, spor kamuoyunun takdirini topladılar. Sezon sonunda Beşiktaş şampiyon olursa bu şekilde olacak ve geniş bir kesim tarafından da alkışlanacak.
Şu an için görünen en büyük handikap Beşiktaş’ın kalan maçlarının, kağıt üzerinde F.Bahçe’ye göre bir ölçü daha zor gibi gözükmesi. Ama futbol tarihi, kağıt üzerinde zor ya da kolay gözüken maçların, sahada hiç beklenmedik şekilde sonuçlanma hikayeleriyle dolu. O yüzden ne olacağını şimdiden kimse kestiremez.
Beşiktaş’ta bir de zaman zaman Başkan Fikret Orman’ın, zaman zaman da teknik heyet ve futbolcuların açıklamalarında kendisini gösteren bir stres hali var. Uzun zamandır şampiyon olamamanın getirdiği baskı, ister istemez bazı ifadelere yansıyor.
Basından takip ettiğimiz kadarıyla Başkan Orman son olarak gazetecilerden soru almadığı bir toplantıda, bizzat gazetecilere sorular yöneltmiş. “Söyleyin lider kim, söyleyin en iyi futbolu kim oynuyor, söyleyin Türkiye’de gittiği her şehirde beğenilen, takdir toplayan başkan kim, takım kim” demiş. Beşiktaş’a karşı bir algı operasyonu yapıldığını ve bu tuzağa düşmeyeceklerini falan anlatmış. Aslında böyle yaparak bir bakıma bu iddiaları, bu "algı operasyonunu" ne kadar ciddiye aldığını, kulüpte ve takımda bu konunun nasıl sürekli gündemde tutulduğunu ortaya koymuş oluyor. Böyle olunca da en ufak sallanmada takım içinde ve tribünlerde güvensizlik meydana geliyor.
Camianın bu kritik süreçte, kendi canavarını kendi yaratma yanlışından, ya da dışarıda yaratıldıysa da bu canavarı kendi elleriyle besleme hatasından kaçınması gerekiyor. Çünkü Şenol Hoca’nın takımında işler gerçekten de gayet iyi gidiyor.