Hiç lamı cimi yok! Kimse öyle süslü laflar kullanarak ‘akademisyenler barış çağrısı yaptı’ algısı oluşturmaya çalışmasın. Altında ‘seni başkan yaptırmayacağız’ karalamasının yattığı bu bildiride doğrudan devlet hedef alınmış, PKK terör örgütüne destek verilmiştir.
Akademisyen olmak, kimseye suç işleme hakkı vermez.
Sizi biraz geriye götürmek istiyorum. Girin Google’a, yazın "Demokratik toplum kongresi sonuç bildirgesi" diye, bakın karşınıza ne çıkıyor. Bu sözde akademisyenlerin bildirisiyle arasında fark bulamayacaksınız.
Haklarında gözaltı kararı çıkartıldı diye de yaygara koparmaya gerek yok. İmza attıkları bu bildirinin hesabını vermek durumundalar. Çocuklar öldürülürken, her yeni gün şehit haberleri gelirken, bunların sorumlusu PKK terör örgütüne ses çıkarmamak, bu örgüte yataklık yapmaktır.
Charlie sevdi mi yoksa yerdi mi!
Hemen tepki göstermeyin! Bu başlık bana ait değil.
Geçen yıl 12 çalışanı öldürülen Fransız dergisi Charlie Hebdo, simge haline gelen Aylan bebeği büyüdüğünde tacizci olacakmış gibi gösterince, her aklı selim insan bu duruma çok sert tepki gösterdi. Aylan bebeğin cansız bedeni üzerinden yapılan bu kara propagandayı ‘alçaklık’ olarak nitelememek mümkün değil.
Ancak, dünya Charlie Hebdo dergisine tepki gösterirken, Hürriyet gazetesi yukarıdaki başlığı kullanmayı tercih etti. Bir ara PKK’ya 'terör örgütü' diyemeyen bu gazete, şimdi de 'Charlie sevici' oldu.
Peki bu ne Ahmet Hakan?
1 Kasım seçimlerinin ardından büyük bir değişim yaşayan, hatta kabuk değiştiren Ahmet Hakan yine çelişkilerle dolu.
Dünkü yazısında, bildiriye imza atan akademisyenleri, “Devletin karşısına geçip büyük bir iştahla ve ağzını doldurarak çocuklar ölmesin, diyen şahıs! Ne duruyorsun! PKK’nın karşısına geçip, bebekler ölmesin diye haykırsana” şeklinde çok haklı olarak eleştiren Ahmet Hakan’a soruyorum!
O akademisyenlerden çok daha büyük bir skandala imza atan Cumhuriyet gazetesi değil mi? Paris’teki saldırıdan sonra Fransa’ya sahip çıktığı halde, Sultunahmet’teki olay sonrası devlete meydan okuyan bu gazete değil mi?
Durum böyleyken ve sen de bu durumu eleştirirken, nasıl oluyor da bu gazetenin genel yayın yönetmeni Can Dündar’ın tutukluluğuyla ilgili çetele tutmaya devam ediyorsun?