Topsuz oyunda çok iyiydik. İlk yarıyı önde bitirmemizi belirleyen faktör buydu. Zaten bu yönde kötü olduğumuzda ikinci yarı hem baskı, hem de goller yedik. Genelde topla oynarken telaş yapmadık. Geriden doğru desteklerle hücuma iyi çıktık. İlk golden sonra kontratak için çok daha uygun bir ortam oluştu. Belki fazla pozisyon üretecek kadar hücum zenginliğine sahip değildik, ancak Hollanda'ya karşı onların ceza sahasının etrafına topu getirdiğimiz her anda topun kıymetini bildik.
Uğurcan ve Ozan Tufan dışında yurt dışında oynayan futbolculardan kurulu bir on birdi. Fizik kaliteleri, hücum ve savunma geçişlerindeki doğru hamleleri, taktik disiplinleri, alanı kaplamalarına bakınca; içinizden, mümkünse daha fazla genç potansiyelli oyuncumuz Avrupa'da futbol oynasın diye geçirmişsinizdir. Hepsi mental olarak çok iyi seviyedeler. Ülkemizdeki kulüp takımlarının da hangi yönde gelişmesi gerektiğini gösteren bir oyundu bu.
Şenol Güneş oyuncularının özelliklerine uygun, onlardan ekstra istemeyen, fakat özelliklerini ortaya çıkartacak rahatlığı veren bir teknik adam. Dün de çıkardığı on bire verdiği oyun stratejisi o kadar doğruydu ki, bir büyük takım edasıyla oynadık. Sade, ne yaptığını bilen, sabırlı... Her hattıyla tertemiz bir futbol oynadık.
De Boer'un şimdiye kadarki taktiksel yaklaşımı, görevi aldığı Koeman'ınkinden daha atak ve rakibe daha fazla önde baskılıydı. Fakat geçiş oyunlarında hatlar arasında kopukluklar yaşayıp, bazı anlarda kompakt oynamada arızaya uğradıkları yönünde eleştiriliyordu. Dün yine önde baskı yaptılar. Atak oynamak istediler. Ancak bizim çocuklar, o eleştirideki zaaflarını tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarttı. Kura çekildiğinde grupta Norveç ve Hollanda ile oynayacağımız maçlar çok kıymetli olacaktı.
Güzel başladık, güzel bitirelim.