Kayseri’den gelen haberle şampiyonluk umutları yeniden tomurcuklanmıştı; rakibini bitime bir hafta kala evinde ağırlayacağını hatırlayan her Galatasaraylı, usulca bulanıklaşan neşenin içine, güneşli bir pazar sabahına uyanır gibi dalmıştı. On bir güzeldi. Ligde Bursa daima zorlu bir deplasman olsa da son altı maçtır sarı kırmızılı arma orada kaybetmiyordu. Üstelik ikisinde beşer gol atarak kazandığı dört galibiyeti vardı. Onyekuru formdaydı. Feghouli iş bitiriciydi. Son maçta tüm takım uğraşıp Diagne’nin özgüveni düzelsin diye ona golünü de attırmıştı. Antalyaspor maçını kazanırken endişe veren savunma yanlışlarının üzerinden bir hafta geçmiş, o kötü hatıraların fotoğrafı zihinlerden silinip gitmişti. Galatasaray ilk yarının uzatmalarına kadar öyle bir top oynadı ki, tüm bu güzel duygular, teker teker kanatlanıp uçup gitmeye başladı. N’Diaye’nin golü bir müjde gibi çıkıp geldi. İkinci yarı erken gelen beraberlik golü maçın başındaki ivmeyi Galatasaray’a tekrar geri getirdi. Feghouli’nin golü bu nedenle kaçınılmazdı. Öne geçtikten sonra Fatih Terim tüm hamlelerini skoru tutmak adına yaptı. Bursaspor’un skor berabereyken bulduğu boş alanlar ortadan kalkıp, Luyindama ve Marcao’nun en çok isteyeceği yüksek yan topa dönünce, evsahibinin etkinliği dakikalar gibi eriyip gitti. Başakşehir FK’nın puan kaybederken oynadığı futbol ile Galatasaray’ın kazanırken oynadığı futbol arasında Başakşehir’in lehine fark var. Ancak baharı da kışı da gördüğü bir maçtan kazanarak çıkan Galatasaray’ın morali kalan haftalarda en büyük silahı olacak.