Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İtalya Başbakanı Mario Draghi'nin ziyaretinde dile getirdiği, Fransa-İtalya balistik füze savunma sistemi SAMP-T konusu önemli.
SAMP/T balistik füze savunma sistemi Fransız Thales ve İtalyan MBDA şirketleri tarafından geliştirildi, iki ülke ortaklığı olan EUROSAM Konsorsiyumu tarafından üretiliyor ve halen Fransız ve İtalyan orduları tarafından kullanılıyor.
Hava unsurları ile balistik füzelere etkinliği ile tanınan SAMP/T Sistemi radarlarının hedef tespit menzili 350 km'den, takip menzili ise 150 km'den fazla ve aynı anda 10'dan fazla hedefe füze atabiliyor,
Sistemin daha gelişmiş modeli yeni nesil SAMP/T NG için geçen yıl sözleşme yapıldı.
Savunma Sanayii Başkanlığı, Türkiye'nin uzun menzilde ve alçak/orta/yüksek irtifada bölge hava savunması için başlattığı Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi Projesi kapsamında 2010 yılında ihale açtı. SAMP-T sistemleri de bu kapsamda ele alındı.
Bu amaçla 2015'ten sonra doğrudan satın alma yerine, azami işbirliği ile sistem geliştirmeye dayalı olarak Fransa ve İtalya yetkili makamları ile görüşmeler başlatıldı.
2017'de ASELSAN, ROKETSAN ve EUROSAM Konsorsiyumu arasında önce Çalışma Esasları Anlaşması, ardından da üç ülkenin savunma bakanlıkları arasında Niyet Mektubu imzalandı.
Gerek SAMP/T, gerekse alternatif sistemlerin mimarileri incelenerek, SSB ve ASELSAN-ROKETSAN-EUROSAM iş ortaklığı arasında yürütülen çalışmalar Ağustos 2021'de tamamlandı.
Böylece, 'doğrudan satın alma yerine, azami işbirliği ile sistem geliştirme' amacına uygun olarak, 'ortak hava savunma sistemi geliştirilmesi'ne yönelik, üç ülkenin uyumlandırılmış ortak ihtiyaçlarının tanımlanması ve 'bilgi paylaşımı' esaslarını düzenleyen bir çerçeve anlaşmasına hazır duruma gelindi.
Türkiye de bu arada, milli imkan ve kabiliyetlerle orta-uzun menzile kadar HİSAR hava savunma sistemini geliştirerek TSK'ya kazandırdı; uzun menzilli SİPER hava savunma sisteminin üretimine başladı, balistik savunma sistemi geliştirme çalışmalarını yürütüyor.
Türkiye, 'tam açıklık' prensibi çerçevesinde Fransa ve İtalya ile teknoloji paylaşımı ile uzun menzilli hava savunma sistemi üretimi için iki ülkeyle imza aşamasına geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "SAMP-T bizim için büyük önem arz ediyor. En son NATO zirvesinde Sayın Macron ile konuyu etraflıca ele aldık. Bir an önce SAMP-T konusunda imzaları atalım istiyoruz" derken bu aşamayı kast ediyordu.
Türkiye, savunma sanayiinde yerlilik oranını yüzde 80'in üzerine çıkarmaya başlarken, yeni nesil ürünlerde müttefikleriyle birlikte 'tam açıklık' prensibine dayalı teknoloji paylaşımı ve ortak üretimi de tercih ediyor. Böylece hem NATO uyumlu sistemlerin geliştirilmesi hem de daha ekonomik maliyetler sağlanabiliyor.
Ancak bugüne kadar Türkiye'nin müttefikleri, tam açıklık, teknoloji paylaşımı ve ortak üretim konusunda ya istekli olmadılar ya da yeterince hızlı karar veremediler.
Örneğin ABD ile Patriot hava savunma sistemleri görüşmeleri ABD'nin 'doğrudan satış' istemesi yüzünden yürümedi.
SAMP-T görüşmeleri de 12 yıldır sürüyor!
Aynı şekilde, Milli Muharip Uçak (MMU/TFX) projesinde de İngiltere tarafının adımları gecikmeli geliyor.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve Çin'in NATO belgelerinde ilk kez 'tehdit' olarak değerlendirilmesinden sonra, umulur ki, müttefikler arasında da teknoloji paylaşımı konusunda kıskançlıklar son bulsun.
Ve bu, bundan önceki süreçler gibi uzun sürmesin...
BİRAZ DA OLSA ÜZGÜN GÖRÜNEMEZ MİYDİNİZ?
Memlekette siyasi ayrışmayı körüklemek için her şeyin malzeme edilmesine şaşırmıyoruz.
Bu, siyasi ayrışmadan daha büyük bir sorun.
Beterin beteri var ya, asıl büyük tehlike buna 'alışmak'!..
Önceki gün iki vahim cinayet işlendi.
Konya Şehir Hastanesi'nde Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya, bir ay önce kalp krizinden vefat eden annesi Kezban Akçay'ın ölümünden kendisini sorumlu tutan Hacı Mehmet Akçay adlı bir kişi tarafından vurularak öldürüldü.
AKŞAM'da ve televizyon yorumlarında yıllardır 'sağlık personeline şiddete karşı' büyük mücadele veriyoruz.
Yakınları ölünce doktorlara, hemşirelere saldıranlarla, hastane basanlarla, hekimleri koruyan güvenlik görevlilerini darp edenlerle...
Hastanelerde alınması gereken tedbirleri uzmanlarına sorup haberleştiriyoruz.
Aynı şekilde sırf devlet hastanesinde çalışıyor diye terör örgütü tarafından katledilen doktorlarımız oldu.
Onların güvenliğinin sağlanmasını tartıştık...
Ama bu kez durum farklı.
Bu kez cinayeti işleyen, bir başka hastanede doktorlara, hemşirelere saldırı olmasın diye 'silahlı' görev yapan bir güvenlik görevlisi...
Dün AKŞAM'da bu yüzden, 'korumakla görevli olduğu doktoru öldürdü' diye haberleştirdik olayı...
Hastane girişine X-Ray cihazı koysanız, silahıyla geçebilecek durumda.
Doktor kapısına polis koysanız, ziyaretinden kimse şüphelenmeyecek, zira annesinin doktoru!
Yapılmasına mani olmak için eğitildiği, donatıldığı işi yapmış.
Sonra yaptığı manyaklığın farkına varmış, intihar etmiş.
Bugüne kadar tanık olduğumuz, yazıp çizdiğimiz benzer olayların birçoğunda 'önlenebilir' olma durumundan söz ettik, ihmalleri sıraladık.
Ama bu nasıl önlenebilirdi?
İhmal veya önlenebilir olma ihtimali olan benzer olaylara yönelik 'siyasi' tepkileri kimse eleştirmedi.
PKK doktor katlettiğinde çıtı çıkmayanlar bile hak ettikleri tepkiyi görmedi.
Ama bu kez farklı...
Bu olayda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Erdoğan gör yarattığın iklimi, utan utan! Beceriksiz bakanını da al, derhal gidin. Şiddeti uygulayanlara sus pus..." diye tweet atması, bu alçak cinayeti 'malzeme' olarak kullanmaktır.
Daha vahim bir durumdur yani!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, "Biraz da olsa üzgün görünemez miydiniz?" ifadesi soru değil 'cevap'tır.
Benzer bir durum İstanbul'da yaşandı.
İstanbul'da avukat Servet Bakırtaş ve müvekkili Öznur Tufan, kendisine açtığı davadan vazgeçmedikleri gerekçesiyle Abdullah Türkoğlu tarafından vurularak öldürüldü.
Bu ülke yazık ki, makamında şehit edilen savcı Selim Kiraz'ın katline tanık oldu.
Adliyelerde avukatlar saldırılara uğradı.
Buna da hep birlikte tepki verildi, ayrım yapılmadan...
Ama bu kez farklı.
Avukat ve müvekkili, davacılarıyla avukatlık ofisinde görüşürken meydana geldi olay.
Nasıl önlenebilirdi?
Dün cenaze haberlerine baktım.
Ortağı ve baro başkanı, katile ve avukatlara yönelik saldırılara işaret ederek tepkilerini ortaya koydu.
Ama bir 'siyasi' açıklama, yine insanlığın siyasete alet edilmesinin örneği oldu.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, "Saldırılar karşısında eylemsizliği politika olarak seçen idarenin sorumluluğu olduğu da aşikardır" gibi bir cümle kurabildi. "Cehaleti öven bu karanlık zihniyetin sorumluları insan hayatına ve bilime değer vermeyen ve yalnızca koltuklarının ikbali için yaşayanlardır" diye devam etti.
20 yıllık AK Parti iktidarı boyunca bütçeden eğitime ve sağlığa ayrılan payı, bugün 'kaçıyorlar' dedikleri 'yetişmiş beyinleri' yetiştiren üniversiteleri, Antarktika'ya kadar uzanan bilim üslerini, uyduları, uzay projelerini, kız çocuklarının okuma oranını hatırlatmayacağım. Kafası yettiğince öğrenmek kendi sorumluluğunda.
Ama meslektaşının katledilmesinden siyasi rant çıkarma çabasını midem bulanarak okudum.
Bunlara şaşırmamayı ve alışmayı reddediyorum.