NATO, 2. Dünya Savaşı sonrası 1949’da kuruldu.
Amaç Avrupa’da barışı korumak/Avrupa’yı Sovyetler’e karşı korumaktı.
Sovyetler Birliği 1991’de dağıldı.
‘Komünizm tehdidi’ de ortadan kalktı.
O kadar ki, NATO üyesi ABD, Marksist-Leninist terör örgütü PKK/YPG ile ‘ittifak’ kurabiliyor!
Ama NATO için birinci ‘tehdit’ Rusya…
ABD ve Avrupa’da siyasetçiler, medya, “Rusya’nın siber saldırıları, seçimlere müdahalesi, casusluk ve kışkırtma faaliyetleri”ni giderek daha fazla gündemde tutuyor.
Doğrudur; Rusya eski Sovyetler’in askeri ve siyasi mirasını kullanmak istiyor.
Veya Batı’nın ‘düşman’ algısını canlı tutmaya yönelik bir yanıltmacadır.
Bu ayrı bir bahis.
Ama artık Rusya’nın Sovyetler’den farklı bir konumu var.
- Rusya, Avrupa’nın en büyük enerji sağlayıcısı.
- Çin’in ‘demir ipekyolu’ projesinin Avrupa’ya uzanan kuzey hattının sahibi.
- Küresel askeri dengelerde NATO müttefikleriyle ‘ikili çözümler’ geliştirebiliyor. Almanya ile enerjide, Fransa ve Türkiye ile siyasi-askeri konularda...
Avrupa, ‘Rusya tehdidine’ karşı daha fazla enerji ve para kaybetmek, ABD ordusuna daha fazla bağımlı kalmak istemiyor.
Türkiye de öyle.
Bu yüzden; NATO’nun Rusya’ya ilişkin yeni politikalara ihtiyacı var.
SİZİ SAVUNUYORUZ BEDELİNİ ÖDEYİN!
NATO’nun ünlü 5. maddesinden ABD’nin anladığı şu:
Hepiniz ABD için, ABD hepiniz için.
ABD Başkanı Donald Trump, o yüzden son NATO zirvesinde kitabın ortasından konuştu:
“Sizi biz koruyoruz, bedelini ödeyin...”
NATO üyelerinin toplam askerî harcaması, dünyadaki savunma harcamalarının yüzde 70’inden fazla. (Wikipedia)
ABD’nin ‘Sovyet tehdidi’nin yerine ‘Rus tehdidi’ni koyması boşuna değil.
5. MADDE: BİRİMİZ HEPİMİZ HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİN
NATO’nun temel ilkesi 5. Madde’de yazılı.
Bu madde, Alexandre Dumas’ın Üç Silahşörler’inin sloga-nıyla özetlenir: “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için...”
5. Madde, ilk kez 11 Eylül 2001’de ABD’ye yönelik terör saldırılarından sonra uygulandı. NATO, ABD’nin ‘terörün kaynağı’ olarak gösterdiği Afganistan’a müdahale etti.
Ama Türkiye, PKK ve DEAŞ’ın terör saldırıları altındayken en güçlü müttefiklerden ABD ve Fransa Türkiye’ye değil, terör örgütü PKK/YPG’ye askeri ve siyasi destek verdi.
Oysa DEAŞ gibi İslam’ı istismar eden terör örgütlerinin zemin bulmaması için gerçekçi çözümler Türkiye ile birlikte üretilebilir.
Bölgesinde PKK gibi terör örgütleriyle enerji kaybetmeyen bir Türkiye’nin oluşturacağı istikrar adası, NATO’nun güney sınırı için en büyük güvence olacaktır.
Türkiye ayrıca; Avrupa’ya ulaşan enerji ve kara ticaret yollarında Rusya’nın tek alternatifidir.
NATO’nun Türkiye ile de yeni politikalara ihtiyacı var.
MACRON BİR DE GAULLE DEĞİL
1958’de Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, ABD’nin NATO’da baskın güç olmasını ve İngiltere ile ‘Anglosakson’ dayanışmasını protesto etti, “Fransa, ABD ve İngiltere eşitliğine dayalı üçlü bir yapı olsun” dedi.
Kabul edilmeyince askeri kanattan çekildi, ABD askerlerini, füzelerini, uçaklarını ülkeden çıkardı.
Doğu Bloku ile ayrı bir barış yapma seçeneğine sahip olmak istedi.
Ama Fransa bu politikayı sürdüremedi; 2009’da NATO’ya döndü.
Şimdi Emmanuel Macron, ‘Rusya ile diyalog’dan söz ediyor.
***
De Gaulle, ABD askerlerini Fransa’dan kovarken, ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk, “Fransa’daki mezarlıklarda yatan ABD askerleri de dahil mi” demiş; Fransa’yı kurtarmış olduklarını ince bir dille hatırlatarak.
60 yıl sonra ABD Başkanı Trump, nazik olmadı; “Biz olmasaydık şimdi Almanca konuşuyordunuz” dedi.
Macron bir şeyler söylemeye çalışıyor ama…