TürkMedya Ankara Temsilcisi Melik Yiğitel, İyi Parti'deki yönetim değişikliğinin perde arkasını iki gün önce Akşam'da yazmıştı.
Bu bilgileri, dünden beri muhatapları da doğrulamaya başladı.
İlk konuşan Yavuz Ağıralioğlu oldu.
Ağıralioğlu, başlangıçta Grup Başkanvekili'ydi.
Bir gün bir toplantıda Genel Başkan Meral Akşener görevlendirme listesi okudu.
Parti Sözcüsü olduğunu öğrendi.
Yine bir gün, yine Genel Başkan Meral Akşener yine bir görevlendirme yaptı.
Parti Sözcülüğü'nden alındığını televizyondan öğrendi.
Yine bir gün, yine bir parti toplantısında ve yine Genel Başkan Meral Akşener yine yeni bir görevlendirme listesi okudu.
Artık Genel Başkan Yardımcısı da değildi...
"Akşener de az değil, kendisine rakip gördüğü adamı ufak ufak kenara itmeyi başardı" derseniz, yanılırsınız.
Çünkü sadece 'liderlik ihtimali' gördüğü için değil.
Ya ne için?
Cevabını ben veremem.
Ama hatırlatacaklarımdan bir sonuç çıkaracaksınız.
2019 Eylül başında, terör suçundan mahkum eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım'ın kapısını çalar ve 'kahvaltıya geldik' derdim" açıklaması yaptı.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bu mesaja 8 Eylül'de "Güneydoğu'da şöyle bir gelenek var, kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız" diye cevap vererek, kapıyı açık tuttu.
Bu açıklama üç gün sonra İyi Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu'na da soruldu, o da 'sözcü' sıfatıyla 'tevil' ederken; Demirtaş'ın 'şehitlerin evine gidip, acılarını paylaşması, teröre ve örgüte lanet okuması halinde herkesin kapısını çalıp kahvaltı edebilme imkanına kavuşabileceğini' vurguladı.
Ağıralioğlu, aynı günlerde Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi'ye de, "HDP'nin PKK'ya karşı devletin yanında yer alması halinde demokrasi taleplerine destek verebileceklerini, ilkesel olarak baktıklarını, yoksa 'Erdoğan gitsin' diye bir siyasi cinnet içinde olmadıklarını" söyledi.
Aradan 6 ay geçti.
CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için sosyal medyada yaptığı kutlamaya, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın isimlerini etiketledi.
İmamoğlu 'iki kadın genel başkan' bahanesine sığınsa da, siyaset bunu "HDP'nin ittifak ortağı olduğunun kanıtı" olarak yorumladı.
Buldan İmamoğlu ile ağaç dikmeye gitti.
Akşener davet edilmedi mi, edildi de gitmedi mi, açıklanmadı ama tepki de göstermedi.
Sadece Genel Başkan Yardımcısı Ağıralioğlu, "HDP'li isimler ile Akşener isminin birlikte anılmasını doğru bulmadığını" açıkladı, İmamoğlu'nun İyi Parti oylarıyla seçildiğini hatırlattı.
Ağıralioğlu, kendince Genel Başkanı'nı savunuyordu.
Ama Akşener'den aferin alamadı, yani destek açıklaması gelmedi.
Aksine, HDP kanadından tehdit aldı.
Kahvaltı konusunda Ağıralioğlu'nu 'not eden' Selahattin Demirtaş, cezaevinden BBC Türkçe'ye verdiği röportajda sadece Ağıralioğlu'na değil, İyi Parti'ye ve Meral Akşener'e de ayar verdi.
"İyi Partili bazı ırkçı siyasetçilerin faşizan söylemleri, her türlü diyalog ve çözüm zeminini maalesef tahrip ediyor. HDP'ye hakaret etmek, ayar vermeye kalkmak başka bir partinin temsilcilerinin haddi değildir, buna güçleri de yetmez."
Bu açıklamaları o günlerde yazılarımda değerlendirmiştim.
Demirtaş'a göre İyi Partililer HDP'ye ayar veremezdi ama kendisi İyi Parti'ye ayar verebilirdi!
Haklı da çıktı.
İyi Parti'de HDP ile terör örgütü PKK ilişkisini ifade eden tek kişi Akşener tarafından 'adım adım' uzaklaştırıldı.
Üstelik hiçbir şey söylemeden, sormadan...
Yok sayarak...
Yavuz Ağıralioğlu şaşırmış.
Ben şaşırmadım.
Akşener, Koray Aydın'a da aslında benzer bir politika izliyor.
Ağıralioğlu, parti içinde görev rotasyonlarını bitirdi, kadro dışı bırakıldı.
Koray Aydın da şimdilik rotasyon aşamasında.
Neden şimdilik?
2016 baharında, yani FETÖ'nün darbe girişimine kalkıştığı 15 Temmuz'dan aylar önce Meral Akşener ve Koray Aydın, MHP içinde genel başkanlık yarışına girmişlerdi.
O günlerde Akşener'in MHP'de muhaliflerin ortak adayı olması tartışılıyordu.
Akşener, 'yurt gezileri'ne başlamıştı.
Koray Aydın, 15 Mayıs'ta NTV yayınında, "bu yurt gezilerinin 'cemaat' (FETÖ) tarafından organize edildiğini, desteklendiğini, aralarında nasıl bir ilişki olduğunu Akşener'in izah edebileceğini" söylemişti.
Aydın, Akşener'in kendisini diğer muhaliflerden ayrıştırma çabası içinde olduğunu, ortak eylem kararlarına aykırı davrandığını da söylemişti.
Koray Aydın, daha sonra 'teşkilatın başında olmak' kaydıyla Akşener'in 'yardımcısı' oldu.
Akşener, 'sırası gelince' teşkilatı elinden aldı, kendine bağladı.
Yazıya Melik Yiğitel'in analiziyle girmiştim.
Oradan devam edeyim.
Melik'in İyi Partili kaynaklarına dayandırdığı yazısına göre, Akşener, "Koray Aydın hem iyi bir ülkücü hem de teşkilatları kurdu ve bugüne kadar yönetti. HDP yüzünden tasfiye edilmeye isyan edebilir" analizine kulak asmıyor.
Çünkü öyle bir endişesi yok.
Zira Akşener, Koray Aydın'ın hem MHP kapısını kapattığını hem de önce FETÖ deyip sonra yanına gelerek elindeki malzemeyi tükettiğini düşünüyor.
Yani 'çaresizliğinden' her şeye razı olacağından emin...
Belki gerçekten de öyledir.
Belki Akşener'in kendisi de aynı durumdadır.
2012'de Selahattin Demirtaş'ın "Apo'nun heykelini dikeceğiz" sözlerine, MHP TBMM Grup Başkanvekili olarak, "Ey gafiller Öcalan'ın heykelini yapacakmışsınız. O elleri kırarız" dediği günler vardı.
'YAĞCI' İÇİN SUÇ DUYURUSU
5 Mart Cumartesi günümü berbat eden bir 'ayçiçek yağına hücum'a tanıklığımı 8 Mart'ta yazmıştım.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil televizyonlarda "Ayçiçek yağımız bitti, gemilerimiz Rusya ve Ukrayna limanlarında kaldı, gelmezlerse 1,5 aylık yağımız var" demiş, millet ayçiçek yağına saldırmış.
Konuşan kişi yeni yetme 'iş insanı' değildi, sülalesi 'Helvacızade'lerden mülhem Zade markalı yağ ve takviye gıdalarla tanınmıştı.
Ama önce Tarım Bakanı Vahit Kirişçi tarafından yalanlandı...
Sonra Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati tarafından.
Hatta Nebati daha ileri giderek "Yağ stoku bitmiştir diye yönlendirenler bu ülkeye ihanet ediyorlar" dedi.
Ancak iki bakan da isim vermedi...
Hafta sonu duyduk ki, bu kişi hakkında 'fiyatları etkilemek' iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş Tarım Bakanlığı.
Bu da bir şeydir.
Bu suçun cezası 2 yıl hapis.
Ve ertelenebilir.
Ancak açıklamasından sonra pahalı fiyattan kendisi yağ sattıysa ceza artarmış.
Bunu duyunca, sadece kendi markalarını sattığı yağsepetim adlı internet sitesinde satışları neden durdurduğunu anladım.
Siteye baktım.
Satışlar yeniden başlamış.
Kriz çıkardığı gün koyduğu litrelik etiket fiyatı 72,67 TL'ydi, 66,90 TL'ye 'ucuzlamış'!..
Böylece yaptığı açıklama yüzünden fazladan para kazanmamış olacak ve ceza artmayacak!
Böyledir bu işler.
Yağ gibi üste çıkmak gibi marifet sahibi olanlar için...