ABD'deki Kuzeydoğu Pasifik Ulusal Laboratuvarı, 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya'dan getirilen Nazi nükleer silah geliştirme programının uranyum küpleriyle ilgili son bulguları salı günü yayınladı.
Bulgular, Hitler'in nükleer programının başarısız olduğunu teyit etmekten öte yeni bir bilgi; "ABD'nin bu uranyum küplerini ele geçirmekle dünyayı nasıl büyük bir felaketten kurtardığını" bir kez daha vurgulamaktan öte bir anlam taşımıyor.
Bu, gerçeğin bir tarafı ama tamamı değil.
Gerçek şu:
Almanya ve ABD yakın tarihlerde nükleer programlarını başlattı.
1933'te Almanya'da Adolf Hitler iktidara geldi. 1938'de Avusturya'yı işgal ederek savaşın fitilini ateşledi. 1939'da 'Uranverein' adıyla Alman nükleer silah programını başlattı.
Aynı yıl, ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt de -daha sonra 'Manhattan Projesi' olarak anılacak olan- nükleer programı başlattı.
Zira savaşı, atom bombasını ilk yapan taraf kazanacaktı.
1942'de Almanya'nın nükleer programını yöneten Kayzer Wilhelm Fizik Enstitüsü Başkanı Werner Heisenberg, Hitler'in komutanlarına 'nükleer füzyondan enerji elde etme' raporları verdi, ancak 'eldeki imkanlarla 1945'ten önce bir bombanın üretilemeyeceğini' söyledi.
Ancak ABD bunu bilmiyordu.
Bir yıl sonra 1943'te Manhattan Projesi Başkanı Leslie Groves, Almanya'nın atom bombasına ne kadar yakın olduğunu öğrenmek için 'Alsos Görevi' projesini başlattı.
Nisan 1945'te Almanya yenildi, Hitler intihar etti.
'Alsos' kapsamında belirlenen Nazi nükleer silah çalışmalarının kanıtları toplandı, tesisler yok edildi, bilim insanları tutuklandı.
Yukarıda sözünü ettiğim ABD'lilerin bugünlerde inceledikleri uranyum küpleri de o zaman bulundu.
Hitler'in nükleer bomba yapamadığı anlaşılmıştı.
ABD ise nükleer programını sürdürdü.
16 Temmuz 1945'te New Mexico çölünde ilk atom bombasını patlattı, adı 'Trinity testi'ydi.
26 Temmuz 1945'te Başkan Roosevelt, Potsdam Konferansı'nda Japonya'yı da teslim olmaya çağırdı ve doğrudan nükleer saldırıyla tehdit etti.
Japonya, 'imparatorluk sisteminin devamı' garantisi verilmediği için itiraz etti.
10 gün sonra 6 Ağustos 1945'te, Enola Gay bombardıman uçağı 'küçük çocuk' bombasını Hiroşima'ya, 3 gün sonra 9 Ağustos'ta da 'şişman adam' bombasını Nagazaki'ye attı.
Genel kabul gören kayıtlara göre Hiroşima'da 140 bin, Nagazaki'de ise 80 bin kişi öldü. (Nagazaki'de daha sonra dolaylı ölümlerin 143.124'e ulaştığı açıklandı. Buna göre yaklaşık 350 bin ölüme neden olduğu söylenebilir.)
Japonya, 14 Ağustos'ta teslim oldu.
Hitler'in kaygısızca öldürebileceğinden, orantısız nükleer güç kullanabileceğinden korkuluyordu, ABD yaptı...
'Beyaz adam' ölmedi, 'Asyalı' öldü!
Hitler'in medeniyeti tehdit eden Nazi ideolojisinin yapmasından korkulanı, 'medeni' olan yaptı!
Aradaki fark, Hitler'in bizzat sorumlu ve neden olduğu ölümlerin 'sayısı' ile kıyaslamaktan daha fazlası üzerine düşünmeyi hak ediyor...
'Nükleer silahların yanlış ellere geçmesi' kavramı başta olmak üzere!
Hangi el yanlış?
Veya hangisi doğru?
Sıradan bir haberin üzerine fazla mı kafa yordum?
BİLİM, GÖÇ, GÜÇ İLİŞKİSİNE DAİR
Nükleer bombanın hikayesi, bugüne dair birçok başka mesaj da veriyor.
Örneğin;
Almanya'nın nükleer programının başında 1932 Nobel ödüllü fizikçi Werner Heisenberg ve Kurt Diebner vardı. Heisenberg Nazi değildi ama 1939'da ABD'ye iltica etme teklifini de reddetmişti.
Her ikisi ve birlikte çalıştıkları diğer bilim insanları savaş sonrası Almanya ve ABD'de nükleer çalışmalara devam ettiler. Heisenberg, 1951'de Almanya adına Avrupa nükleer fizik Laboratuvarı (CERN) kuruluş sözleşmesine imza attı.
Savaşın galibi ABD, tıpkı Nazi istihbaratçıları için yaptığı gibi, Nazi fizikçileri için de 'savaş suçu' işlemi yapmadı, iki ekipten de yararlandı.
Heisenberg'i 1932'de Nobel adayı gösteren Albert Einstein'di.
Ancak Einstein, 1933'te ABD'ye göç etti ve 1939'da Başkan Roosevelt'e bir mektup yazarak, "Nazilerin nükleer silah geliştirebileceği" uyarısında bulundu, ABD'yi "uranyum stoklamaya ve kendi atom silahları üzerinde çalışmaya" çağırdı.
Roosevelt'in 'Manhattan Projesi' böyle doğdu.
Einstein, 1947'de Newsweek dergisine, "Almanların atom bombası üretmeyi başaramayacağını bilseydim, asla parmağımı bile kıpırdatmazdım" diyerek pişmanlığını dile getirdi.
Bugünkü akılla değerlendirmeyi, 2 Ağustos 2019 tarihli Time dergisinde Trevor Lipscombe imzalı haberden özetledim: "Nazilerden o kadar çok bilim adamı kaçmıştı ki, Hitler nükleer bomba geliştirecek beyin gücüne ulaşamadı. Nazilerin kaybı, ABD'nin kazancı oldu. Nobel Fizik Ödülü'nü Stockholm'de İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi veriyor olabilir, ancak 'elmalı turta' kadar Amerikalıdır. Çünkü asıl zorluk, araştırmaların devamını sağlamaktır. Bu da, bilim insanlarına kapı açmak ve finansman sağlamaktan geçer. Einstein, bugün başkana mektup yazsaydı, bunu yazar ve pişman olmazdı."