Geçtiğimiz hafta CHP’li Esenyurt Belediyesi, temizlik ekiplerinin HDP ilçe binasındaki dezenfekte çalışmaları sırasında çektiği görüntüleri resmi sosyal medya hesabından paylaştı.
HDP binasının PKK elebaşı ve terörist fotoğraflarıyla ‘süslendiği’, örgütün militan listesinin kaydının tutulduğu ortaya çıktı. Eş başkanlar gözaltına alındı.
HDP İstanbul İl Başkanı, görüntülerin 6 ay önce çekildiğini belirterek, ‘gizli çekim yaparak yayınladığı’ gerekçesiyle belediyeden şikayetçi oldu!
HDP’nin suçladığı CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı da aynı binaya 14 Kasım 2019’da ziyarete gitmiş ve ‘fikir alışverişinde bulunduk’ diye sosyal medya hesabından yayınlamıştı; ‘o gün de o fotoğraflar, pankartlar duvarlarda mıydı?’
Bir açıklamasını görmedim.
Sabah yazarı Mahmut Övür, “CHP’nin Esenyurt’u HDP ittifakıyla kazandığını, ihalelerden işçi alımlarına kadar her alanda eşit paylaşım yapılırken HDP’lilerin daha fazlasını istemesi üzerine dananın kuyruğunun koptuğunu” yazdı.
Övür, bu bağlamda, “CHP’lilerin HDP-PKK ilişkisini deşifre ederek bu yükten kurtulmak istedikleri gibi bir çabadan söz ediliyor” dedi.
Tespit doğru.
Ben bunun sadece ‘belediye’ bağlamında değil, CHP Genel Merkezi bağlamında bir ‘politik strateji’ olduğu kanısındayım.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü Diyarbakır anneleri ve Esenyurt olayına ilişkin açıklaması da bunun göstergesi.
Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da çocuklarının terör örgütü PKK’ya kaçırılmasından sorumlu tuttukları HDP İl Binası önünde evlat nöbeti tutan anneler konusuna -CHP sitesindeki arama sonuçlarına göre- 4 kez değindi. 15 Eylül 2019’da, 28 Temmuz, 19 Eylül ve 30 Eylül 2020’de...
Her defasında Diyarbakır annelerini, cumartesi anneleriyle kıyasladı.
Sorunu ‘iktidarın çözmesi gerektiğini’ söyledi.
“O evlatların terör örgütüne gitmesini kim sağladı, ortamı kim sağladı, sorumlusu kim?” dedi.
“O annelere de saygı duyuyoruz. Getirecek olan devlet” dedi.
HDP’nin adını anmadı, hedef almadı.
Ancak dün;
Esenyurt ve Diyarbakır annelerine ilişkin soru üzerine, sadece “Her annenin çocuğunu isteme hakkı vardır. Arzu ettiği yerde bu eylemini gerçekleştirme hakkı da vardır” dedi.
Cumartesi anneleriyle kıyaslamadı, iktidarı sorumlu tutmadı.
Esenyurt’la ilgili olarak da, “Savcılar var, gereğini yaparlar. Terörün yanında durulmasını doğru bulmam” dedi.
‘Militan savcılar’ demedi; daha önce ‘HDPKK ile ittifak’ eleştirilerine karşı kullandığı “Osman Öcalan’ı televizyona kim çıkardı” cümlesini kurmadı;
Kobani olaylarında HDP’lilerin gözaltına alınmasına ve HDP’li belediye başkanlarının tutuklanmasına tepki gösterdiği gibi HDP Esenyurt ilçe başkanlarının gözaltına alınmasına tepki göstermedi;
Görüntüleri CHP’li belediyenin yayınlamasına değinmedi…
Bunlar, gözden kaçacak ayrıntılar değil.
CHP, HDP’ye açık mesaj veriyor.
CHP’deki rahatsızlık yeni değil.
Başından beri var.
Nisan 2018’de Star’da yazmıştım, “Seçimde CHP, HDP ile ‘görünür ittifak’tan yana değil. Zira HDP-PKK ilişkisini taşımak istemiyor” diye.
Sonra ‘görünmemesi için elden gelen yapılsa’ da, CHP-HDP ittifakı başından beri ‘herkesin bildiği sır’ oldu.
Ancak ‘HDP’yi dışlama stratejisi’ yeni.
Bu CHP’nin projesi midir, ‘dostlarla birlikte geliştirilmiş bir ajans işi’ midir, bilmiyorum.
Zira artık ‘zamanın ruhu’ da bu yükü taşımayı gerektirmiyor.
Zira PKK hem içeride hem Suriye’de hem de Irak’ta “Türkiye’nin güvenlik ve istihbarat gücü” ile etkisizleştirildi.
Örgütün ‘sahipleri’ de SDG, MDG vb dönüştürücü çözümler arıyor; doğrudan PKK bağlantılı militanları ‘göz önünden çekmeye’ çalışıyor.
14 Ocak’ta AKŞAM’ın CHP’de 3. İttifak Endişesi manşetinde, HDP’nin kapatılmasının CHP’de ‘olumlu’ değerlendirildiğini -CHP’li kaynaklara dayandırarak- yazmıştık.
Buna göre;
HDP kapatılırsa, HDP-PKK ilişkisi yükü CHP’nin üzerinden kalkacak;
Kurulacak yeni partinin mensupları ‘temiz kağıdı’ almış olacağı için CHP ile açık ittifak yapabilecek;
‘Yeni HDP’ yetişmez veya uzlaşı sağlanamazsa, öncelikle ‘Türk solu’ kökenliler olmak üzere Kürt seçmenden oy alabilecek ama CHP tabanından tepki görmeyecek ‘eski HDP’liler’ CHP’ye transfer edilebilecek ya da listelerden aday gösterilebilecek;
Böylece HDP’lilerin ‘mağduriyeti’nden doğacak ‘oy potansiyeli’ CHP’ye aktarılabilecek.
Aynı anda ‘Türkiye yine parti kapatan ülke oldu’ söylemiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan hedef alınabilecek!
Kapatma tartışmasının büyümesine rağmen HDP yönetiminden ses çıkmaması da, ‘kapatılmaya olumsuz bakmadıkları; sonuçlarından yararlanmayı tartıştıkları’ izlenimini güçlendiriyor.
Kaynaklara göre; HDP’de de PKK/KCK ilişkileri konusunda ‘temiz’ kalmış isimler zamanın ruhunun, ‘örgüt bağımlı siyaset’in ‘görevini tamamladığını’ gösterdiğini düşünse de; ‘örgüte fazla angaje olmuş’ ve haklarında terör soruşturması bulunan üst düzey HDP yöneticileri yeni partide yer bulamama endişesiyle buna karşı çıkıyor.
Siyasette CHP-İyi Parti (İP) ittifakında ayrışma ve İP liderliğinde bir ‘sağ ittifak’ oluşumuna bakılırken;
CHP’nin ‘ittifakta saydığı’ Saadet Partisi’nin (SP) AK Parti-MHP Cumhur İttifakı’na geçebileceği tartışılırken;
CHP’nin de yeni bir ‘sol ittifak’a yönelebileceğini ihtimal dışı tutmuyorum.
CHP’nin daha önce ‘sağ’ adayları ‘koçbaşı’ olarak kullanarak cumhurbaşkanı seçtirme girişimlerini de düşünerek...