Türkiye'de muhalefetin alamet-i farikası olarak 'gölge kabine'ler vardı.
Bakanların icraatini izler, yanlışını, eksiğini çıkarır, kendi önerisi ile birlikte kamuoyuna açıklayarak 'biz daha iyi yaparız' mesajını verirdi.
Muhalefetin partisi kabinenin gölgesini de beceremediği için piyasası da 'çakma'lara kaldı.
Seçimlerden önce propaganda için tek kişilik çakma araştırma şirketleri...
Seçimlerde çakma seçim gözlemcileri, oy sayımı yapan çakma YSK'lar...
Bunlara çakma TÜİK de eklendi...
Adı Enflasyon Araştırma Grubu...
Adnan Oktar'ın Bilim Araştırma Grubu gibi...
Birinin enflasyon ölçümü, diğerinin bilimle ilgisi kadar...
Bir de kısa adı var ENA Grup.
Aslında tek kişiden oluşuyor; Cumhuriyet gazetesi yazarı ve Yeditepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Veysel Ulusoy.
Kendisi, uzmanlık öğrenimini ABD'nin New York eyaletinde kilise okulu kökenli bir özel üniversite olan Syracuse'da yapmış.
O yüzden grup yerine 'Ulusoy' demek daha aydınlatıcı olur.
Ulusoy, ilk olarak 4 Eylül 2020'de "İşte Türkiye'nin günlük enflasyonu" başlığıyla rakamlar paylaşmaya başladı.
Muhalefet ittifakı ve CHP'nin "TÜİK rakamlarla oynuyor, enflasyonu düşük gösteriyor" dediği günlerde.
Ulusoy, Amerika'da ekonomi tahsil etmiş biri olarak, buradan bir 'iş fırsatı' çıkarmış.
Hatta moda deyimle 'start-up' bile sayılabilir.
Sermayeye değilse de, siyasete satılabilir!
Ulusoy'un, TÜİK'in açıkladığı enflasyonu birkaç kat artırarak yayınladığı raporlar, mesleğinin asgari namusuna sahip ekonomist ve gazeteciler tarafından sorgulansa da, siyasi muhalefet tarafından malzeme olarak alındı, muhalefet yanlısı gazeteler haberleştirdi, yazarlar destek verdi, tweet attı vb...
Her malın bir alıcısı var....
Muhalefet siyaseti nereden besleniyorsa tedarikçileri de orada türüyor.
Ama TÜİK 23 Şubat'ta bir suç duyurusunda bulundu.
'Grup'un da, 'profesör'ün de üstündeki örtüyü kaldırdı.
Aslında suç duyurusu bir 'yalan haber' ve 'sahtekarlık' davasına dönüşebilir.
Zira;
1- İstatistik Kanunu'na göre resmi istatistikler TÜİK tarafından yayınlanabilir, özel istatistikler ise 'kapsam, zaman, örnekleme yöntemi ve örnek hacmi, veri derleme yöntemi vb' ile birlikte açıklanabilir. (Örneğin, gazeteler bir siyasi araştırmayı, bu bilgiler olmadan yayınlayamaz.)
TÜİK de 'hangi yöntemle enflasyonu hesaplıyorsunuz' diye sordu. Ama Ulusoy herhangi bir yöntem veya bilgi açıklamadı.
Enflasyon rakamlarına bilimsel bir yöntemle ulaşmış olsaydı, örneğin "enflasyonun yüzde 5,8 arttığı, bunun da otomobillerdeki ÖTV düzenlemesi nedeniyle olduğu" gibi bir saçmalık ortaya çıkamazdı. Zira otomobilin TÜFE'deki ağırlığı yüzde 5,6 ve bu enflasyonun ortaya çıkması için tüm otomobil fiyatlarının bir günde en az iki katına çıkmış olması gerekirdi!
Ya da 2020 Aralık'ında ulaştırma grubunda en yüksek artış yüzde 5,2 ile benzin iken toplam artış yüzde 17,58 olarak 'hesaplanamaz'dı!..
Veya 2020'de sadece 4 ay enflasyon 'ölçmüş' olmasına rağmen, 'yıllık enflasyon' açıklayamaz, hele hele yüzde 36,72'yi bulamazdı!
2- Ulusoy, verilerin sunumunda gerçeklik algısı yaratmak için 'TÜİK güvenilirliğini' kullandı.
Sözde hesaplamalarında 'TÜİK sepeti ve ağırlıklarını kullandığını' belirtti;
Rakamlarını TÜİK'in açıklama yaptığı gün açıkladı;
TÜİK'in rakamlarını çarpıtarak kullandı, enflasyon oranları ile ayları kaydırdı.
Kendi rakamlarına 'resmi bilgi' süsü vermek için TÜİK kavramlarını kullandı.
Ulusoy, 'muhalif' ekonomistler tarafından da 'yöntemsiz rakam olmaz' diye eleştirilince, 'patent' bahanesiyle numarasını itiraf etti.
Ulusoy, ayları kaydırarak rakamların yerini değiştirince de eleştirildi ancak düzeltmedi.
Muhalefet yanlılarının 'alternatif enflasyon ölçümüne dava açıldı' tezviratı üzerine, TÜİK yeni bir açıklama daha yaptı; 'sözde veriler' için değil, 'yasal şart olan bilgiler ve yöntem açıklanmadığı için' suç duyurusunda bulunulduğunu vurguladı. Özel araştırmalara değil engel olmak, kurumsal destek verdiklerini de belirterek, "Gerekirse soru kağıdınızı da biz veririz" dedi...
Hazine ve Maliye Bakanı Lüftü Elvan, TÜİK'in suç duyurusunu CNN Türk yayınında anlatırken, yukarıda verdiğim 'yalan/sahte haber' örneklerini anlattı, "Amaçları TÜİK'i itibarsızlaştırmak. TÜİK'in rakamlarla oynaması, teknik konularda talimatlandırılması imkansız. Enflasyon rakamlarını ben de herkes gibi sabah saat 10:00'da öğreniyorum, 10'a 5 kala değil" dedi.
TÜİK 130 yıllık bir kurum ve enflasyon sepetindeki ürünler ve ağırlıklarını 46 bin 656 haneden bilgi alarak ağırlıklandırıyor. Ve her ay 550 binin üzerinde kişiye ulaşarak verilerini alıyor. Ayrıca fiyat etiketlerinin tek tek resimlerini de çekiyor, kayıt altına alıyor.
TÜİK Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat kriter ve kurallarına göre çalışıyor, her ay sonuçları bütün verilerle birlikte Eurostat'la paylaşıyor, onun analizi ve denetiminden geçiyor.
TÜİK'te binlerce kişi 130 yıllık kurumsal deneyimle her ay 550 bin veriyi topluyor, işliyor, veri bilgilerini ve yöntemlerini ayrıntılarıyla açıklıyor.
İstanbul Ticaret Odası, TÜRK-İŞ gibi bazı kurumlar da aylık istatistikler açıklıyor. Onlar da bunu uzun yıllardır yapıyor ve TÜİK rakamlarıyla aralarında akla ziyan farklar çıkmıyor.
Kendine grup süsü vermiş bir kişi, hangi ekiple, ne kadar sürede, kaç kişiyle, hangi fiyatları hangi noktalarda araştırdıklarına dair hiçbir bilgi vermeden TÜİK'e 'paralel' yapı oluşturmaya çalışıyor!
Muhalefetteki siyasi partilere seçmeni oyalama malzemesi üretiyor.
Seçimler yaklaşsın, daha çok şeyin 'paralel'ini göreceğiz...
SOYLU 'BANA GÖRE SUÇ' DEDİ Mİ?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçen cuma akşamı 24 TV'de özel yayında sevgili Belkıs Kılıçkaya ve Murat Çiçek'le birlikte sorduğumuz soruları cevapladı.
Konu, İBB'nin CHP'li Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma açtığı iddiasına geldi.
Soylu, İmamoğlu'nun, Fatih Sultan Mehmet Türbesi ziyaretinde eli arkasında yürüdüğü için bir vatandaş tarafından şikayet edildiğini, savcılığın bakanlığa ilettiğini, bakanlığın da İmamoğlu'dan bilgi istediğini anlattı.
Soylu, "Vatandaşın şikayeti var, saygısızlık yapıldı diye. Bu görüntüleri gördükten sonra ben de saygısızlık olduğunu düşünüyorum" dedi.
Ben de "Suç mudur" diye sordum.
Soylu, "Ona geleceğim" dedi.
Sonra kaldığı yerden "Bana göre öyle..." diye devam etti ve sözünü şuraya bağladı: "Savcı da 'Buna bir bakın, iler tutar tarafı var mı' diye İçişleri Bakanlığı'na gönderdi. Bu rutin bir işlemdir ve kamu görevlilerini korur. Bakanlık da karşı tarafın beyanını aldı. Ben buna soruşturma izni vermem."
Soylu, İmamoğlu'nun görevden alınan HDP'li belediye başkanlarına ilişkin sözleri nedeniyle yapılan 'suçu ve suçluyu övme' şikayeti ile ilgili olarak da, "Soruşturma izni vermeyi gönlüm ister. Ama arkadaşlarımız burada öyle bir durum söz konusu değil dediler, ona da vermeyebiliriz" dedi.
Soylu açıkça 'makul' olanın ve 'hukuki' olanın yapıldığını, yapılacağını söyledi.
'Bana göre öyle' ifadesi 'saygısızlık' bağlamında söylenmiş bir sözdü. Elleri arkada gezmeye 'suç' deseydi, soruşturma izni vermemesi çelişki olurdu.
CHP Genel Başkanı ve propaganda ekibinin 'bana göre suç' cümlesi uydurmadır.
Ben oradaydım, video da burada: https://www.youtube.com/watch?v=4ndWsfekEBo
(37:16 dakikadan itibaren)