ABD Savunma Bakanlığı İstihbarat Ajansı (DIA), Irak ve Suriye'deki operasyonlara ilişkin ocak-mart dönemi raporunu bu ay başında Kongre'ye sundu.
Raporda, terör örgütü PKK ile ilginç bir detay, medyada yer aldı.
Üç cümle halinde özetleyeyim:
"Irak'taki İran destekli milisler (Haşdi Şabi vb), Türkiye'nin PKK'ya yönelik operasyonlarına cevap olarak, PKK ile koordineli biçimde, Irak ve Suriye'deki Türk güçlerine saldırıyorlar; yeni bir milis grubu, Musul'un kuzeyindeki bir Türk üssüne roket saldırısı düzenledi."
"Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) iktidardaki Kürdistan Demokratik Partisi'nin (KDP/Barzani) rakibi Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB/Talabani) İran ve PKK ile bağları var. PKK'nın İran destekli Haşdi Şabi ile de bağlantısı bulunuyor."
"PKK, ABD tarafından terör örgütü olarak tanınıyor."
Aklınıza şunlar gelmiştir:
İran'ın ve Talabani partisinin PKK ile bağlantısı var da, doğrudan örgütün Suriye uzantısı YPG/SDG'nin PKK bağlantısı yok mu?
İran ve Talabani bağlantısından söz edilirken 'ABD tarafından terör örgütü kabul edilen PKK' ifadesi var da, YPG'den söz edilirken neden yok?
Bırakalım 'bağlantı'yı, PKK'nın doğrudan uzantısı YPG'ye silah, maaş ve eğitim veren de aynı Pentagon değil mi?
İran'ın 'milis' gücüyle yaptığı ile sizin doğrudan yaptığınız arasında ne fark var?
Ayrıca, 'ABD tarafından da terör örgütü kabul edilen PKK' ile bağlantılı KYB'nin başkanı Celal Talabani'yi 'Irak Cumhurbaşkanı' yapan da ABD değil mi?
Sonraki iki cumhurbaşkanı Fuad Masum ve Berhem Salih de KYB'li değil mi?
Haşdi Şabi'yi Irak ordusunun yanına konumlandıran da Cumhurbaşkanı Berhem Salih değil mi?
Irak cumhurbaşkanlığının üç dönem KYB'de kalacağını düzenleyen anayasayı ABD hazırlamadı mı?
Aynı Haşdi Şabi, Musul ve Kerkük'te Türkmenleri Şiilik üzerinden İran'a yaklaştırmaya çalışırken ve Kürtlerle aralarında mezhep çatışması çıkarırken neredeydiniz?
"Bayram değil seyran değil, ABD PKK'ya neden terör örgütü dedi" diye sorgulamakta haklısınız.
Bazı tahminlerim var.
Önce bazı bilgileri hatırlatayım:
Türkiye, Suriye'de terörü önleme ve güvenli bölge oluşturma harekatlarını yaparken, Irak'taki Türk askeri üsleri, o günün Bağdat yönetimi tarafından hedef alınmıştı.
Aynı tarihlerde, Mesud Barzani yönetimindeki KDP/IKBY de Musul ve Kerkük'ü içine alan bir 'referandum' yapmaya kalkışmıştı.
Türkiye hem harekatlarını başarıyla tamamladı hem Bağdat'ı hem de IKBY'yi ikna etti, Mesud Barzani çekildi, tartışmayı bitirdi.
Önce DEAŞ'ı, ardından YPG'yi de güneybatı sınırından kovdu, sonra da Kuzey Irak'ta Kandil'den Sincan'a kadar terörü bitirme noktasına getirdi.
Irak anayasası gereği, cumhurbaşkanlığı dönüşümlü ve bu yıl 'PKK ile ilişkili' KYB'den, PKK'ya karşı Türkiye ile birlikte çalışan KDP'ye geçecek.
Burası bir parantezi hak ediyor:
Bütün bunlar, Türkiye'nin FETÖ ve işbirlikçilerinin içeriden, ABD ve Avrupa'nın dışarıdan, ABD ve Rusya'nın Suriye ve Libya'da, İsrail'in Ortadoğu'da, Yunanistan ve Fransa'nın yine Libya, Ege ve Akdeniz'de Türkiye'yi sıkıştırma operasyonlarına rağmen yapıldı.
Şimdi, 'uluslararası karar vericiler'in desteğiyle milletin önüne cumhurbaşkanı olarak ancak 'gri eşofman altı' veya 'tuvalet terliği' seçeneği koyabilen muhalefetin bu Türkiye'yi yönetip yönetemeyeceğini bir daha düşünün.
Birinci not:
İran daha önce PKK'nın İran kolu PJAK'ı kontrol ediyor, örgüt doğu sınırından sızma ve terör saldırıları yapıyordu.
Türkiye'nin bu bölgede tedbir alması ve PKK'nın Suriye'de imkan vaat eden ABD güdümüne girmesi üzerine PJAK etkinliği bitti, ancak İran -DIA raporunda belirtildiği gibi- Süleymaniye bölgesinde örgütle işbirliğini sürdürüyor.
Bugün, Ukrayna'da savaşa giren ve zorlanmaya başlayan Rusya'nın Suriye'den çekilmesi veya etkinliğini kaybetmesi ihtimaline karşı, İran, "Bu durum Türkiye'ye yaramasın" diye PKK'ya can suyu veriyor olabilir.
Bu cepte dursun.
İkinci not:
'İran yanlısı milis' tehdidini manşete çekmek, Türkiye'yi İran'la karşı karşıya getirmek ABD için de 'ulusal çıkar' olarak görülebilir. Terörizm analisti Abdullah Ağar'ın bu yöndeki yorumları dikkate değer.
Üçüncü not:
Irak cumhurbaşkanlığının KDP'ya geçmesi ve PKK'ya karşı KDP-Türkiye işbirliğini merkezi yönetime taşıyacak. Buna karşı her iki ülkenin de enerjisini emecek yeni bir 'sorun' olarak 'İran yanlısı milisler' yararlı görülüyor olabilir.
Dördüncü not:
ABD, 'İran-PKK ile ilişkisi' gibi 'YPG-PKK iliskisi'nden söz etmedikçe bu ihtimaller 'komplo teorisi' değildir.
Ve iki uyarı:
Irak'da KDP'li bir cumhurbaşkanı seçildiğinde, Ankara-Erbil ilişkilerini zehirlemeye yönelik girişimler beklenebilir.
Irak, Erbil ve Ankara'nın PKK/YPG terörüyle mücadelesini zayıflatmak üzere, İran destekli veya DAEŞ türü yeni örgütler 'kendiliğinden' ortaya çıkabilir.
IKYB yönetimindeki KDP, bir yandan kendi peşmergelerine de saldıran PKK'ya karşı Türkiye ile birlikte hareket ederken, bir yandan da kontrolündeki yayın organlarında Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki güvenli bölgelerle ilgili 'işgal' ifadesinin kullanılması, bu alanın 'kaşınabilir' olduğuna işaret ediyor.
HDP'YE KARŞI İKİYÜZLÜLÜK
CHP Genel Başkanı, "HDP terör örgütüyle arasına mesafe koymalı" diyor.
İyi Parti Genel Başkanı, "HDP'yi PKK'nın yanında konumlandırıyoruz" diyor.
CHP resmi görüşmeler dışında HDP'lilerle yan yana gelmiyor, resmi ittifaka almıyor; ama seçimlerde kendi adaylarına oy vermesi, aday çıkarmaması için 'sahada ittifak' görüşmeleri yapıyor. CHP'li yöneticiler, milletvekilleri, belediye başkanları HDP programlarına katılıyor, HDP referanslıları işe alıyor, ihale veriyor.
İyi Parti, HDP'lilerle yan yana bile gelmemeye özen gösteriyor; ama ittifak ettiği CHP'nin ittifaka HDP'den destek almasına ses çıkarmıyor; 'yararlanayım ama yanında görünmeyeyim' diyor.
HDP, kendilerine 'yasak ilişki' muamelesi yapılmasından rahatsız, tepki gösteriyor, ilişkiyi ifşa ediyor, 'seçimde desteğin diyetini' istiyor; muhataplardan ses çıkmıyor.
Meşru ise neden yan yana gelmiyorsunuz?
Değilse neden gerçeği konuşmuyorsunuz?