Önceki gün erken saatlerde Doğan Haber Ajansı (DHA) bir haber geçti. Öyle bir haber ki, Türkiye’nin üye olduğu NATO, yaptığı açıklamada resmen PKK terör örgütünün yanında mevzileniyordu. Doğal olarak arkadaşlarım ve ben bu habere büyük bir tepki gösterdik. NATO haddini aşmıştı. 120 şehide neden olan bir terör örgütüyle NATO’nun aynı safta yer alması kabul edilir bir durum değildi. Bütün bunları değerlendirirken, akşamüstü NATO Sözcüsü, DHA’nın geçtiği “Türkiye’nin PKK ile mücadelesini haklı buluyoruz. Ancak, müdahalesinde ölçülü davranmalı” açıklamasını kesin bir dille yalanladı. Hatta açıklamalarında ‘Türkiye’ kelimesinin dahi geçmediğini vurguladı.
Anladık ki, bu haber de daha önce birçok örnekte olduğu gibi, Doğan Grubu’nun oluşturmaya çalıştığı bir algı operasyonuydu. Doğan Grubu, yine terör örgütlerinin savunuculuğuna soyunmuştu. Bu arada, aklıma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘milli ve yerli vekil’ açıklaması geldi. İşte tam da bu noktada Erdoğan’ın ‘milli’ derken neyi kastettiğinin altı çizilmiş oldu. Birilerinin iddia ettiği gibi Erdoğan bu açıklamayı yaparken, Türk, Kürt, Ermeni, Alevi vb. herhangi bir ayrım yapmıyordu. Türkiye’yi terör örgütleri karşısında küçük düşürmeye çalışan bu tür zihniyetti Erdoğan’ın derdi. Başta Doğan Grubu olmak üzere, Pensilvanya’dan kumandalı paralel örgütün medyası ve Türkiye’yi bölmeye çalışan siyasilerden bahsediyordu Erdoğan.
Son yazımda milli olmayan medya gruplarından ve siyasilerden bahsedeceğimi söylemiştim. Doğan Grubu çok gecikmedi ve kendini ele verdi. Bu tür bir haber yakışsa yakışsa gayrimilli olan bir medya grubuna yakışır.
Ertuğrul Özkök Dumanlı’dan ne istedi?
Ne Tahşiye operasyonuymuş ama! Herkesin yüzündeki maskeyi düşürdü. Sadece ‘paralel örgüt’ün lideri değil, kimi ararsan bu iddianamede. Hele hele öyle iki isim var ki, kirli ilişkileri bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. İddianamedeki şu çarpıcı tespite bir bakalım:
“Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök ile Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı 2009 Mart ve Nisan'da 19 kez telefon görüşmesi yaptı. Özkök, 9 Nisan 2009 tarihinde yayımlanan ‘Hoca bu konuyu niye açtı’ başlıklı yazısını kaleme almadan önce Tahşiye soruşturmasının talimatı olarak kabul edilen 6 Nisan 2009 tarihinde Gülen’in ‘İrtica Paranoyası ve Duanın Esası’ başlıklı sohbetinden sonra yazısını kaleme almadan önce Zaman Gazetesi'ni aradı. Özkök, daha sonra da aynı gazeteyi aradı”.
Şu anda firari konumda olan Özkök'ün, ‘paralel örgüt’ün sözcüsü konumundaki Ekrem Dumanlı’yı araması kadar doğal bir şey olamaz. Ancak, bu 19 kez olunca biraz tuhaf kaçmaz mı? İnsanın aklına, ‘Özkök, Dumanlı’dan acaba ne istedi?’ sorusu gelmez mi? Durun bakalım, daha nelere şahit olacağız.