15 Temmuz gecesi üniformalı teröristler yani FETÖ militanları; tankı, topu, tüfeği ve uçağıyla Türkiye’yi ortadan kaldırmaya çalıştı. Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu ihanet girişimini millet savuşturdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan haricinde, daha önce ne yazık ki tehlikenin büyüklüğünün farkında olmayan devlet kademeleri, ihanet gecesinin ardından harekete geçti ve topyekun temizlik başladı.
Unutmayalım, bu arada OHAL ilan edildi.
HAİNLİĞİN BAYRAK YARIŞI
15 Temmuz'dan kısa bir süre önce eylemlerini durduran ve ihanet nöbetini FETÖ’ye devreden terör örgütü PKK, hain girişimin bertaraf edilmesinin ardından hemen düğmeye bastı. Diyarbakır, Mardin, Elazığ ve Cizre’de, bu örnekleri çoğaltmak mümkün, çok kanlı terör saldırıları gerçekleştirmeye başladı. İkinci ihanet şebekesiyle de, milletin gözbebeği olan ülkenin gerçek askeri kahramanca mücadele etmeyi sürdürüyor.
Bu yetmezmiş gibi, bir diğer terör örgütü DAEŞ devreye girdi. Önce Gaziantep’te hain yüzünü gösterdi. Türkiye’nin güney sınırında PKK’nın ikizi PYD terör örgütü ile cirit atan DAEŞ’le koalisyon güçlerinin başlattığı mücadele uzun süredir sonuç vermiyordu.
Aklınıza gelebilecek her türlü melanetle boğuşmasına rağmen Türkiye, yıllardır yaptığı uyarılar dikkate alınmadığı için, inisiyatif alarak ‘Fırat Kalkanı’ operasyonuna başladı. Ve koalisyon güçlerinin yıllardır başaramadığını 12 gün içinde başararak, DAEŞ’in sınırlarımızla temasını kesti. Aynı zamanda, Suriye’nin kuzeyinde terör koridoru açmaya çalışan PYD’ye de gerekli ders verildi. Fırat’ın gerek batısı gerek doğusu bu örgütlerden temizlenecekti. Türkiye kararlıydı.
HANİ O MÜTTEFİKLER?
Peki, Türkiye aynı anda birden fazla terör örgütüyle mücadele ederken, sınır ötesini bu örgütlerden temizlerken, dünya devletleri ne yapıyordu?
15 Temmuz ve sonrası yaşanacaklara göre konum belirlemeye uğraşan dünya ülkeleri Türkiye’yi yalnız bıraktı. Yıllarca terör örgütlerine kucak açmış Almanya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sesine bile tahammül edemiyordu. Avrupa Birliği ülkelerinden, Türkiye’ye aba altından sopa gösterir açıklamalar geliyordu. 15 Temmuz ve sonrasında yaşanan terör olaylarında parmak izi olan ABD hem şaşkındı, hem de kararsız. Nice sonra Türkiye’ye geldiler. Yine geveleyip gittiler. Türkiye’ye ve dünya kamuoyuna açıkça yalan söylüyorlardı. Müttefik olarak resmen açıkladığı PYD’nin “Fırat’ın doğusuna geçtiği” yalanını utanmadan sıkılmadan söylüyordu.
Kısacası, ABD ve türevleri kullandıkları taşeron örgütlerin öyle veya böyle arkasında duruyordu.
OYUNU BİZ KURARIZ
Bütün bunlar olurken Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde oyunu yeniden kurmaya başladı. Önce Rusya, ardından gelen İran hamlesi. DAEŞ’le mücadele ettiğini iddia eden koalisyon güçlerinin karşısındaki kararlı duruş. ‘Tamam yeter, çıkın artık’ uyarılarına rağmen halen sürdürülen ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu. Ve son olarak G20 zirvesinde yaşanılan tablo: Dünya liderlerinin Erdoğan ilgisi.
Nedendi bu ilgi?
Çünkü, Türkiye haklıydı, kazanmıştı. Topyekun gelmelerine rağmen Türkiye pes etmedi. Bu millet liderinin elini çok güçlendirdi ve dünya devlerine diz çöktürdü.
İddia ediyorum, şu son 1 ayda Türkiye’nin yaşadıklarının onda birini başka bir ülke yaşasaydı tarih sahnesinden silinip giderdi.