1 - İnsan türünü tanımlama babında altını çizerek seslendirdiğimiz hususlardan birisi de ‘değişim’dir.
İnsanoğlu değişen bir varlıktır da, bizzat bu vasfı nedeniyle ‘noksanlı’dır.
Tam ve tamam olsaydı değişmesi/farklılaşması gerekmezdi; tam ve tamam olandan değişim beklemek abes olurdu.
İmam Maturidi Kitabu’t Tevhid’inde bu hususu şöyle belirtmekte; “Allah’tan başka varlıklar aralarında hacim ve nitelik farklılıkları taşıdığı gibi ziyade ve noksan kabul etmeleri sebebiyle gelişmeye ve değişmeye maruzdur…”
2 - Yine Maturidi’ye göre; alemde ‘şey’ler arasında zıtlıkların bulunması, zıtlıkların birbiriyle mücadelesi, mücadele sonunda birinin diğerini yok etme ihtimali ve potansiyeli taşıması parçanın yok olma keyfiyeti bizi son kertede alemin yok olacağı gerçekliğine götürecektir.
Organizmacı anlayışlara göre; alemi oluşturan alt unsurlar ve parçalar da alemin özelliklerini taşıyacağı/taşıdığı için her unsur/her parça da sonunda yokluğa mahkumdur.
Bu husus; gerek tekil olarak gerek toplumsal olarak insan türü için de geçerlidir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın son günlerde ‘metal yorgunluğu’ ve ‘profesyonel deformasyon’ olarak Ak Parti özelinde dillendirdiği husus tam da bu sürece işaret etmektedir.
Doğumuyla beraber Ak Parti, sürekli değişerek gelişmiş ve nice başarılara imza atmışken; Sayın Cumhurbaşkanı’nın dillendirdiği kavramların işaret ettiği işba/doygunluk/yaşlılık evresine gelmiştir.
3 - Tam bu noktada sorulacak soru şudur:
Peki Ak Parti ömrünü tamamlamış, izmihlal noktasına mı gelmiştir?
Deyim yerindeyse, zurnanın zırt dediği nokta tam da burasıdır.
Gerek Maturidi gerekse başka bir çok bilim adamının külli alem teorileri ve bunlara nispet edilen alt teoriler, gerek maddi dünyada gerek sosyal dünyada hep bir sona işaret etseler de, sonun tarihi/zamanı konusunu kesinleştirmekten kaçınmışlardır.
Bu nedenle, her organizma/organizasyon için hayati öneme haiz olan husus, eninde sonunda vuku bulacak sonun mümkün olduğunca ötelenmesidir.
Ötelenme işlemi ancak, başta yöneticiler/liderler olmak üzere organizma içinde yer alan her failin ‘hikmet’i gözeterek, ‘adalet’le ve ‘merhamet’le hareket etmesiyle gerçekleşebilir.
Bitirirken;
Maturidi’ye göre; “Hikmet isabet demektir, yani her şeyin yerli yerine konulması ve her hak sahibine payının verilmesi, kimsenin hakkının eksik bırakılmamasıdır…”
İhsan Fazlıoğlu’na göre “Adalet, öngörülebilirlik demektir…” öncelikle;
Merhamet’e gelince; rahmet kökünden geldiğini, sonsuz rahmetin Allah’a ait olduğunu;
Merhametli davranmakla hem daima Allah’ı anmış hem de yaratıcının isteğine uygun davranmış olacağımızı, yaratıcının da zati ve vasfı gereği daim hikmeti ve adaleti gözeteceğini düşündüğümüzde;
İşimizin bir yönüyle ne kadar zor;
Öbür tarafta da ne kadar kolay olduğunu görmüş ve anlamış oluruz.