Türkiye artık dış politikada da yeni bir zihniyet değişimini yaşıyor. IŞİD tarafından kaçırılan 49 konsolosluk görevlisinin MİT’in adeta tereyağından kıl çeker gibi başarılı bir operasyonla kurtarılması bu değişimin en somut örneklerinden birisidir. Kuşkusuz Türkiye bu başarıyı dış güçlerden bağımsız, kendi dinamikleriyle “milli” bir politika uygulayarak gerçekleştirmiştir.
Rehine olayındaki sessiz ve kararlı diplomasiyi milli politikayı doğru analiz etmeden, Türkiye’nin IŞİD terörünün bölgede yarattığı kaos konusundaki yaklaşımını anlamak mümkün değildir. Bir kere IŞİD’le mücadelede “Türkiye uluslararası koalisyonda yan çiziyor” yaklaşımı kelimenin tam anlamıyla bir safsatadan ibarettir. Son rehine kurtarma operasyonu da göstermiştir ki Türkiye Ortadoğu’da sahaya diğer güçlerden daha hâkim bir ülkedir.
Daha da önemlisi, bölgeyi kuşatan teröre lokal değil, bütüncül olarak bakmaktadır. Yani Suriye diktatörü Esad’ın katliamlarını, ürettiği terörü görmeden, daha düne kadar Irak’ta kurduğu Şii Baas diktasıyla Sünnileri, Kürtleri, Türkleri dışlayarak zulüm yapan Maliki örneğini dikkate almadan IŞİD terörünü ortadan kaldırmak mümkün değildir.
ABD ve Fransa’nın hava operasyonları eksik olduğu kadar mental olarak da doğru bir başlangıç olmamıştır. Bugünü kurtarmaya dönük operasyonumsu girişimler IŞİD terörünü önleyemeyeceği gibi bölgedeki ateşi daha da büyütecektir.
BM’ye güven yok
Nitekim New York Türkevi’ndeki resepsiyonda kısa bir sohbet imkânı bulduğumuz Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ciddi bir proje hazırlanmadan başlatılan operasyonlarla ilgili önemli tespitlerde bulundu:
“Evet ABD ve Fransa’nın hava bombardımanları önemli ama bu yöntemlerle terör bitmez. Bakın onların bombaladığı bölgedeki köylerden insanlar akın akın Türkiye’ye kaçıyor. Ama IŞİD o bölgede insanları öldürmeye devam ediyor. Şu ana kadar ülkemize sığınan kardeşlerimizin sayısı 150 bini aştı ve daha da artacak. Ayrıca binlerce Ezidi de yine bize sığındı.
Daha önce Suriye’den gelen kardeşlerimiz dâhil bu mültecilerin bize maliyeti 3.5 milyar dolar. Maalesef dünyadan hiçbir yardım yok. BM hiçbir katkı sunmuyor. Açıkçası BM’ye güvenim yok, beklentim de yok. Zaten şu ana kadar ne Suriye’deki katliamlar ne de terör konusunda hiçbir karar alabilmiş değil.”
Acilen uçuşa yasak bölge
Uzun süredir IŞİD üzerinden Türkiye ile ilgili kirli bir algı operasyonu yürüten sefil ruhlu yerli oryantalistler için bir anlam ifade etmeyecek ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgedeki terörle mücadele konusundaki önerileri son derece önemli: “Amerika diyor ki biz havadan vuralım, bölge güçleri karadan vursun. Eğer gerçekten terör bitirilmek, sonuç alınmak isteniyorsa Irak da Suriye de birlikte düşünülmek zorundadır. Bunun için de Suriye ve Irak tarafında hemen acilen uçuşa yasak bölge ilan edilmelidir.
Kaçan insanlara kendi toprakları üzerinde barınabilecekleri bir bölge oluşturulmalıdır. Maalesef bölgedeki kaosun yükü Türkiye’nin omuzlarındadır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan bölgedeki terörün ve zulmün bitmesi için Amerika’ya ve uluslararası topluma diyor ki, bütüncül ve kapsamlı mücadele stratejileri geliştirmeden terörü önleyemeyiz. Bunun için en yeni örnek Suriye’nin Kürt bölgesindeki Kürtlerin IŞİD katliamlarından kaçarak Türkiye’ye sığınmalarıdır.
Peki PYD güçleri neden bu insanları IŞİD’e karşı koruyamadı, hani güçlüydüler? Peki Türkiye’de masum insanları öldüren PKK IŞİD’i görünce neden ortadan sıvıştı?
Neyse bunlar daha uzun süre tartışılacak. Bu ayrı bir bahis…
PYD ve PKK’yı da içine alan bu sefalet tablosunu belki de en anlamlı şekilde şöyle tarif etmek lazım. Düşünün ki, Esad Özgür Suriye Ordusu’nu havadan bombalıyor, IŞİD de karadan vuruyor ve binlerce insan hayatını kaybediyor. Peki ilk günlerde PYD nerede dersiniz? Tabii ki Esad’ın yanında… Yani IŞİD’le aynı safta. İşte şimdi IŞİD Kürtleri katlediyor ama PYD buharlaşmış durumda.
Amerika diyor ki, “Bölge güçleri karadan IŞİD’i vursun.” Peki kim bu bölge güçleri? PYD’yi de peşmergeyi de gördük. Bunların hiçbirisi IŞİD’le mücadele etme gücüne ve becerisine sahip değil. Açık açık konuşalım, Esad’ın katliamları sürerken, Bağdat’ta Sünniler, Kürtler, Türkler dışlanırken havadan bomba bırakarak IŞİD’le mücadele edilemeyeceğini artık herkesin anlaması gerekiyor.
Ve daha da önemlisi, ABD’nin de, uluslararası toplumun da Türkiye’nin bölgesel vizyonuna ihtiyacı vardır.