Evvelki gün ABD Ankara Büyükelçiliği’nden duyurulan vize başvurularının durdurulması açıklaması sonrasında aslında derinde de sayılmayacak bir kriz iyice yüzeye vurmuş sayılır.
Türkiye mütekabiliyet esaslarına göre aynı uygulamayı Washington Büyükelçiliği’nin yazılı açıklamasıyla başlattı. Bu zaten olması gerekendi. Türkiye eskiden bu hamleleri yapabilir miydi, takdirinize kalmış. Ancak büyükelçiliğimizin duyurusunun ABD büyükelçiliğinin duyurusuyla kelimesi kelimesine aynı olması ayrı bir şıklık olmuştu.
ABD’nin “stratejik ortağına” karşı böyle çılgınca bir hamle yapması anlaşılabilir gelmeyebilir. Ancak gerek PKK/PYD gerek ise FETÖ konusundaki tavır ve tasarruflar, zaten kağıt üstündeki bu ortaklığın hiçe sayıldığını bize uzun zamandır söylüyordu.
Uygulamanın İdlib operasyonuna denk gelmesi tabii ki gözardı edilebilecek bir durum değil. Bu operasyonun Fırat Kalkanı ile birlikte Afrin’e yönelme potansiyeli, daha şu anda PKK’yı panikletmiş durumda. Tüm iştiyak ve binlerce TIR silaha rağmen, ABD buradaki planını Türkiye’nin hamleleri sayesinde uygulayamıyor. Çünkü tercihi baştan yanlış. Türkiye’nin bekasına dönük bu hamleye ABD hiç girişmemeliydi. Başkan Trump da bu işin ciddiyetini ya henüz anlamadı ya da gereğini yapacak kontrolü sağlayabilmiş değil.
Ancak, son krizde asıl etkili olan meselenin FETÖ olduğu görülüyor. Kayıtdışı konsolosluk çalışanı Metin Topuz’un tutuklanması ve konuşmaya başlaması ciddi rahatsızlık yarattı. Bunu Ex Büyükelçi Bass’ın giderayak yarattığı krizden de anlamıştık.
Ex Büyükelçi giderayak böyle bir kriz yaratmakla neye hizmet etti anlamak güç. Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimini soruşturmak ve yargı önüne getirme noktasında herhangi bir vesayet ve sınır kabul etmeyeceğini öngörmek bu kadar zor olmasa gerek.
Ancak öyle görünüyor ki, bu vize hamlesi Türkiye’ye FETÖ konusunda “çizgiyi aşmaması” için verilmiş bir sinyal. Ofansif görünse de, defansif bir tasarruf. ABD’deki Sarraf davasındaki son gelişmeler de aynı çizgide okunmalı.
Halbuki çizgiyi aşan taraf ABD…
Türkiye, 15 Temmuz ve nice saldırıları göğüsleyerek kendi bekasına sahip çıkıyor. Artık 15 Temmuz zihniyetinin diriltilemeyeceği, Türkiye’de bir siyasi dizayn yapılamayacağı anlaşılmalı. Bu anlaşılmazsa, Türkiye’yi hepten kaybedeceklerini, ama amaç ne ise onun da hasıl olamayacağını anlayacak bir aklın ortaya çıkması gerekiyor.
ABD’nin Türkiye ve bölgeye dönük stratejisinin çöktüğünü, bunun makyaj ve krizlerle diriltilemeyeceğinin anlaşılması lazım. Öte yandan bunun bugünden yarına olmayacağını da kabullenmek gerekli. Sonuçta bu yanlış stratejinin ABD’ye her türlü maaliyeti çok yüksek.
Belki Türkiye’nin kaybedilmesi ve zaten bu “yatırımın” ölü olduğu noktasında bir bilinç uyanırsa, zararın neresinden dönülse kârdır mantığı geçerli olabilir.
İki ülke arasında yeni dengeler önünde sonunda tesis edilecektir. Türkiye doğru yolda.