Türkiye’nin dünyanın içinden geçtiği bu sert anaforu hasar almadan atlatması, bütünlüğünü koruması, bölgesinde bir istikrar merkezi olmaya devam etmesi için yüksek siyasette cerrah hassasiyeti gerekiyor. Ancak sadece bu yeterli değil. Toplum olarak bizlerin de ülkemize dönük ve değişik birçok ambalajla sahnelenen müdahalelere karşı uyanık olmamız gerekli.
Bu konuda aziz milletimizin 2013’te düğmeye basılan bu sert müdahalelerin tümünde sağduyusunu koruduğunu, 15 Temmuz işgal girişiminde ise bizzat canını ortaya koyarak ülkesini çakallara yem etmediğini gördük.
Yüksek siyaseti en iyi şekilde icra eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve aziz milletimizin sağduyusu bizim en güçlü hattımızı oluşturuyor.
Öyle olmalı ki, bu hatlar sürekli olarak saldırı altında… 7 Şubat MİT krizi, Oslo ve İmralı tutanaklarının sızdırılması, Çözüm Süreci’ndeki ihanet, 17/25 Aralık yargı susturuculu darbe girişimi, MİT TIR’ları kumpası, KCK/HDP çağrısıyla yapılan 6-7 Ekim pogromu ve 15 Temmuz işgal girişimi belli başlı hamleler oldu. Ama detayına inilirse, neredeyse her gün bir algı operasyonuna şahit olduk.
Son olarak Başbakan Binali Yıldırım’ın ailesinin işe karıştırılarak, uzun yıllardır devam eden uluslararası bir ticari faaliyetin sanki bir suçmuş, gizli kapaklı bir işmiş gibi sunulduğunu gördük. Her ne hikmetse, Paradise Belgeleri denen bu sızıntı Başbakan Yıldırım’ın ABD gezisine denk getirildi.
2019 seçimlerine kadar buna benzer birçok girişimle karşı karşıya kalacağız. Bir nebze teselli olur mu bilmem; ancak dünyanın her ülkesi bu türden bir altüst oluştan geçiyor. Başkan Trump’ın bir seneyi çıkartıp çıkartamayacağı konuşuluyor. Çıkarsa bile 2020 seçimlerinde bağımsız aday olması ve cumhuriyetçilerle köprüleri atması söz konusu.
Suud’da olanlar, Lübnan’da yaşananlar, Brezilya’daki darbe, Ukrayna krizinin çıkmasına neden olan müdahaleler, küresel çetenin küresel bir dizayn için özellikle medya ve ekonomi araçları üzerinden teyakkuz halinde olduğunun göstergesi. Ulusalcı kanat ise pirüpak değil. Küreselcilerin ulusalcılarla iktidar mücadelesi, her iki kanadın da dünyayı dizayn etme arzusunda olmadığı anlamına gelmiyor.
New York Times gibi gazetelerde artık Ortadoğu’nun nasıl bölüneceğine dair haritalar hiçbir çekince olmadan yayımlanıyor. Suudi Arabistan’ın beş parçaya, Suriye ve Irak’ın üçe, Yemen’in de ikiye bölünmesi normalleştiriliyor. Ortadoğu’da etnik/mezhepsel faylar tetiklenirken, söz konusu İspanya olduğunda anayasa ve üniter haklar hatırlanıyor. 10 bakan tutuklanırken, kimseden ses çıkmıyor. Üstelik buralarda silahlı bir mücadele dahi yok.
Başbakan Yıldırım’a yapılan bu karanlık hamleye tabii ki yine CHP sahip çıkıyor. CHP’de kimsenin bu saldırının aslında ülkelerine dönük bir hamle olduğunu anlayan çıkmıyor. İştahla boğazlarına dayanan bıçağı yalamaya devam ediyorlar.
Ama halkımız bu ayak oyunlarına şerbetli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi senaryoları yırta yırta yolumuza devam edeceğiz.