Tarihin son beş bin yıllık döneminde, dünyada imparatorluk kuran güçlerin mutlaka Ortadoğu merkezli bir mücadeleyi önceledikleri görülüyor. Sırasıyla Mısırlılar, Hititliler, Asurlular, Babilliler, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler, İslam devleti, Selçuklular, Haçlılar, Eyyubiler, Moğollar, Osmanlılar ve Batılılar bu bölgeyi öncelikli hedef olarak belirlemişler.
Petrol ve sonrasında doğalgaz kaynakları “yeni” bir faktör olmasına rağmen, beş bin yıldır Ortadoğu güç mücadelesinin merkezinde olmuş. Ortadoğu bir devleti imparatorluğa dönüştürmek için adeta bir kilit taşı niteliğinde. Kıtaların birleştiği bir düğüm noktası…
Merhum Özal’ın dediği gibi, Türkiye “sıcak bir coğrafyada” bulunuyor. Yani Ortadoğu’nun hemen yanında, Balkanlar ve Kafkaslara komşu bir kavşaktayız. Bu, Türkiye’nin hem krizlerin, hem fırsatların sürekli uğrak yeri olacağı anlamına geliyor. Hani merhum Deprem Dede’nin söylediği gibi, nasıl depremlerle yaşamayı öğrenmek zorundaysak, böyle bir coğrafyada yaşamayı da bir yaşam biçimi haline getirmek zorundayız.
Yani öyle CHP’nin iddia ettiği gibi “Ortadoğu bataklığına sırtımızı çevirerek” bu işten sıyrılmak söz konusu değil. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” cümlesi gerçekten çok değerli… Ancak cihanda sulh bozulmuş, bu huzursuzluk yurda sirayet etme eğilimindeyse, ne yapacaksınız?
Sorumlu siyaset, bu zor sorulara ciddi cevaplar ve alternatif çözümler bulmayı gerektirir. Beylik, içi boş sözler sarf etmeyi değil. ABD’de ortalama bir vatandaş Ortadoğu’da ne olduğunu bırakın bilmeyi, Suriye’nin yerini bile haritada gösteremez. Sebebi, orada olanların etkisinden uzak yaşama lüksüne sahip olmasıdır.
Ama Türkiyeliler olarak bizim böyle bir lüksümüz yok. Olsaydı dahi, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan bir trajedinin hemen yanı başımızda oluyormuş gibi bizi ilgilendirmesi gerekirdi, o da ayrı.
O yüzden Türkiye’yi sanki beş sene önce paketleyip bu coğrafyaya yeni taşımışlar gibi şaşkın olmaya gerek yok. Ortadoğu’da yaşananlardan bir süre daha Türkiye yoğun bir şekilde etkilenecek. Bu etkinin Türkiye’nin beka sorununa dönüşmemesi için Ortadoğu’nun gündemimizin öncelikli konusu olması ve bu konuda milli bir tavırda birleşmek hepimizin işini kolaylaştıracaktır.
Şunu da ekleyelim; Türkiye, kendi bekası dışında oradaki talihsiz toplumları gerçekten düşünecek ve onlar için bir şeyler yapmaya ehil, duyarlı tek ülke. Hani insan hakları, demokrasi konusunda duyarlı olan tüm kesimler için bu bölgeler anlamlıysa, bu mücadele Türkiye’nin devlet olarak gücüyle anlamlı bir sonuç verebilecektir.
Şimdi haritada Suriye’nin yerine bir kez daha dikkatlice bakalım…