Salı günkü yazıda, “Acaba CHP kasten mi bu kadar kötü?”diye sormuştum. İroni veya istihza yapma niyetinde değilim. Ülkemi önemsiyorum ve çok ciddi bir süreçten geçtiğimizi düşünüyorum. Türkiye de sadece AK Parti ve seçmenlerinden oluşmuyor. Hepimiz aynı gemideyiz ve temel konularda içine düşeceğimiz bir tuzak, ülkenin bekası ile ilgili zaaf oluşturabilir. Takdir edilir ki, bu konuda sorumluluk hissetmek sadece iktidarın görevi değildir.
Diyelim ki, ülkede ağzıyla kuş tutsa AK Parti’ye oy vermeyecek, ondan hazzetmeyecek bir kesim vardır. Bu benim yakın olduğum bir görüş değildir. Ama diyelim ki böyledir. Böyle olması ülkenin bekası ile ilgili temel konularda ayrılığa düşmeyi gerektirmez. Mesela Türkiye’nin Suriye sınırında bir terör devleti kurulmaya çalışılıyorsa, bu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsi meselesi değildir, ne de AK Parti’nin…
Ancak, salı günü değindiğim gibi, sanki CHP seçmenini böyle bir noktaya taşımaya gayret etmektedir. Bu gayret, gayretsizliğe dayanmaktadır. Yani kendi seçmeni için siyasi hiçbir ümit yaratmayarak, sürekli yenilerek, sürekli gülünç duruma düşerek, seçmenlerini marjinalleştirmeye mi çalışmaktadır? Hani, insanları artık “Erdoğan gitsin de ülke batsın” ruh durumuna mı sürüklemek istenmektedir.
Ben yine de böyle planlı bir kötücüllüğü CHP’ye yakıştırmak istemiyorum. Bunun tembellik, çağı anlamama, siyasi tamahkarlık gibi birçok nedeni vardır diye düşünüyorum. Ancak, CHP’nin bu düzeyde bir planlama olmasa da, seçmenlerini öfkeli tutmaya özen gösterdiğini de fark ediyorum.
Mesela şu son atlet konusu… Bir CHP’li olsam kendimi çok kötü hissederdim. Ama kötü hissimin yarattığı öfkeyi doğru adrese, yani CHP’ye yöneltme özgürlüğüne sahip değilim. Çünkü AK Parti ve Erdoğan’ı sıradan bir siyasi rakip değil, düşman olarak görüyorum. Sorulduğunda tutarlı cevap veremiyorum nedenleri hakkında. Ama hislerim böyle. O zaman bunu da Erdoğan’a yansıtacağım. Adeta bir paratoner gibi…
Bu modası geçmiş halkçılık piarının geri tepmesini gözden kaçırmak için bir CHP’li vekil sosyal medyada Atatürk’ün sandalda çok şık bir fotoğrafını paylaşmış. Çünkü Erdoğan “Atatürk’ü hiç atletle gördünüz mü?” demişti. “Alın size atletli Atatürk” demek istemiş.
Oysa Atatürk’ün –ki çok karizmatik olduğunu kimse reddedemez- giydiği atlet değil, 1930’lu yılların “in” bir mayosu.
FETÖ’nün peşine takılan atlet-don kalıyor anlaşılan. Böylelikle “atletçilik” de yeni CHP’nin ilkelerinden oluyor. Bu zırvalıkların Atatürk’le ilgisi filan yok. Bunu CHP’li seçmenler de biliyorlar ve aradaki kalite farkı onları üzüyor.
Bu durum seçmenlerin daha da depresyona girmesine yol açıyor. İşte bu depresyon sayesinde, CHP’yi HDP’nin vagonu yapabilir, FETÖ’nün tüm söylemlerini üstlenebilir, MİT TIR’larının peşine takabilir, beka sorunları karşısında gayrimilli davranabilirsiniz. Sanırım, bu yöntem hiç de rastlantısal değil. Milliyetçilikten atletçiliğe geçmek de başka türlü mümkün olmazdı zaten.
Hayırlısı olsun.