Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 24 Temmuz 2015'ten itibaren 18 bin 140 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Bu yılın başından itibaren etkisiz hale getirilen terörist sayısı ise bin 212.
Terör örgütünün üst düzey sorumlularına yönelik MİT ve TSK'nın ortak geliştirdiği operasyonlar ise ayrıca önemli. Kırmızı listede yer alan onlarca terörist bu süreçte etkisiz hale getirildi. PKK'nın en üst düzey isimlerinden "Sofi Nurettin" kod adlı teröristin etkisiz hale getirilmesi örgütte büyük bir paniğe yol açmıştı.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün "Mahmur kampı"nın genel sorumlusu "Dr. Hüseyin" kod adlı Selman Bozkır'ın, MİT'in başarılı bir operasyonuyla etkisiz hale getirildiğini duyurdu.
Bu tablo, Türkiye'nin terörle savaşını kazandığını gösteriyor.
PKK, tarihinde ilk kez bu kadar ağır yenilgili bir süreç yaşıyor. Kandil, psikolojik olarak umudunu tüketmiş durumda.
Değişik tarihlerde örgüte şüphesiz büyük darbeler indirildi, ağır kayıplar verdirildi. Fakat ağır kayıplar vermesine rağmen örgüt umudunu hep korudu, yeniden toparlanma fırsatı yakaladı. Devlet içinden ve dışarıdan verilen desteğin bunda payı büyüktür.
Ancak, bu kez durum farklı; PKK, son altı yılda bu gerçeği adım adım duyumsadı ve idrak etti.
Hulusi Akar'ın verdiği 2015 tarihi, dikkat edilirse Türkiye'nin PKK terörünün üstesinden gelmeye azmettiği bir tarihtir.
2015, aynı zamanda PKK'nın "Çukur" eylemlerini de başlattığı bir tarihtir.
Terör örgütü, 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından Güneydoğu'yu Suriye'ye dönüştürme amacıyla "çukur terörü" dönemini başlatmıştır.
Bu tablo karşısında devlet artık bu işin köklü çözümüne yönelme kararını vermiştir.
PKK önce şehirlerde, sonra kırsalda temizlenmeye başlandı. Ne var ki, aynı dönemde "paralel devlet" olarak FETÖ, PKK'yı kurtarmak için elinden gelen her hainliği yaptı, sonunda işi bildiğimiz gibi darbeye kadar vardırdı. 15 Temmuz darbesinin üstesinden gelinmesinin ardından Türkiye yönünü rahatça sınırlarımız ötesindeki terörün kaynağına çevirebildi.
FETÖ'nün devlet içinden temizlenmesiyle beraber Türkiye, terörle mücadelede büyük bir istikrar dönemi yakaladı. Güney sınırlarımızdaki "terör koridoru" dağıtıldı, bölge kontrol altına alındı.
Terör örgütü için en stratejik alan aslında Kuzey Irak'taki terör kamplarıydı.
TSK adım adım sınırlarımıza müzahir bu terör kamplarını yok ederek yerlerine askeri üs bölgeleri kurdu. Bu askeri üs bölgelerine dayanarak daha içerideki terör örgütüne "geri cephe" teşkil eden kampları vurmaya başladı. Hâlâ devam eden Pençe-Kartal ve Pençe-Şimşek operasyonlarıyla bir daha eskiye dönülmemek üzere terör örgütü sınır hattından kazınıyor.
Son altı yılda alınan mesafe terör örgütünü büyük bir şoka soktu. Uçsuz bucaksız bir coğrafyada, başı sonu olmayan dağ silsilelerinde ve derin vadilerde bulunmalarına karşın TSK'nın korkusundan saklandıkları inlerinden başlarını dahi dışarı uzatamamaktadırlar. Son 40 yılda böyle bir korkuyu ilk kez yaşıyor, tadıyorlar.
Türkiye'nin Suriye'de, Libya'da, Karabağ'daki başarıları terör örgütünün bütün umutlarını kırdı. Artık tek umutları Erdoğan'ın "bir şekilde" devrilmesi ve "millet ittifakı"nın iktidara geçmesi.
2023 seçimleri bu anlamda terör örgütü için hayati önemdedir. Türkiye'deki siyasi denklem 2023'te de bozulmazsa PKK ve Kandil büyük yenilgiyi yaşayacak; imha olmayanların bir kısmı ABD'nin kontrolü altında olan Kuzey Suriye'ye kaçacak, bir kısmı da teslim olmak zorunda kalacaktır.
Batı'nın, Türkiye'ye karşı elinde çok fazla bir koz kalmadığı için PKK'nın hâlâ büyük önem arz ettiğinin altını çizelim. ABD ve İsrail (bölgedeki diğer ortaklarıyla), tüm ağırlıklarını koyarak PKK'yı kurtarmaya çalışacaklardır. Amerikan Başkanı Joe Biden, bu yolu "muhalefeti destekleyerek Erdoğan'ı devireceğim" sözleriyle işaret etmiştir. Bugün siyaset sahnesinde koparılan fırtınaları, gürültü patırtıyı bu sözün yansıması olarak görmek gerekiyor.