Dedesi sıkı bir İngiliz muhibi. Milli mücadele karşıtı. Kurtuluş savaşının sonlarında, Britanya’ya kaçamadan İznik’te linç edildi. İngiliz eşinden olma çocuğunun torunu olan Boris Johnson ise -kendi ifadesiyle- PKK’ya fazlasıyla sempati duyan biri, yani PKK muhibi.
Dedesi İstanbul’da İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin aktif üyesiydi; torun Johnson da umalım ki, PKK Muhipleri Cemiyeti’ni kurmasın.
Zira Türkiye’de böyle bir cemiyete üye olacak kişi sayısı az değil. Türkiye’nin milli bütünlüğünü koruma savaşı verdiği bugünlerde PKK muhipliği yapan Ali Kemal’lerin sayısı o kadar fazla ki; dedesi gibi bir cemiyet kurmaya soyunursa Johnson’ın üye eksikliği çekmeyeceği aşikâr. Mesela PKK katliam yaparken devleti suçlayan “imzacı aydınlar” var. Ya da PKK katliamlarını görmezden gelen, “erken patladı” diye başlıklar atarak patlayan bombaların faillerini gizleyen çok sayıda gazeteci ve yazar var. PKK’nın katlettiği sivil vatandaşları devletin hanesine yazan sivil toplum kuruluşu yöneticilerini de unutmamak gerekiyor.
Bu listeye bir günde PKK muhibi olan, Kürtçü kesilen paralel yapı ile Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP’yi ve solcuları da ekleyelim.
Dünyadaki önemli gelişmeler Türkiye’yi hep yakından etkilemiştir. Britanya’daki dışişleri değişimi de içinde bulunduğumuz coğrafyayla fazlasıyla alâkalı görünüyor. Başını ABD’nin çektiği Batılı ülkelerin PYD muhipliği görünür olduğundan beridir burada, yani içimizde de PYD muhiplerinin sayısının hızla arttığı görüldü.
ABD’li askerler PYD arması taşırsa, Avrupa Parlamentosu’nda PYD sergisi açılırsa Türkiye’nin “Amiral gemisi”nin başındaki zât, hayli hayli “müslüman PYD ile barışalım” der. Bunda garipsenecek bir yan yok. Britanya Dışişleri Bakanı aşırı PKK muhibi olunca, içeride de buna paralel bir şekilde PKK muhiplerinin sayısı artar ve artacaktır.
Britanya Dışişleri Bakanlığı’nın başına milli mücadele karşıtı Ali Kemal’in torununun getirilmesi, İngilizlerin yüz yıl sonra Türklerle yeniden hesaplaşmak için buraya döndüğünün işareti. PKK Türklerle hesaplaşmak için, 1914’te yarım bırakılan işi tamamlamak amacıyla kurulan, büyütülen, desteklenen bir örgüt; Suriye’de, İran ve Irak’ta kolları bulunan PKK, Türkiye’yi çevrelemek için hazırlanan bir proje.
1.Dünya Savaşı, sadece birçok devletin birleşerek başka bir devleti sömürmek amacıyla giriştiği bir taarruz olarak açıklanamaz. Bu, aynı zamanda Türk milletine ve onun temsilciliğini yaptığı İslâm'a karşı açılan bir savaştı. I.Dünya Savaşı sonrasındaki bölgesel ve haritasal düzenlemeler tam arzu edilen şekilde olmamış ki bugün İŞİD, PKK, PYD gibi terör gruplarının da katkısıyla yeniden bir taarruzun hedefiyiz.
Evet bu topraklara 1. Dünya Savaşı’nda da geldiler; ama tam anlamıyla “geldik, gördük, fethettik” diyemediler. Millet bu sözü onlara söylettirmedi. Bugün de akıbetleri bundan farklı olmayacak; milli irade bu kez de “gelecekleri varsa görecekleri de var” demeyi bilecek.