Hayatın içinden konuların siyasi gündemin gerisinde kalması en önemli kaybımız herhalde. Mega projelere ilginin az olması biraz da bu yüzden. Dağların içinden, denizlerin dibinden geçen tünellerin, başları bulutlara değen köprülerin, muhteşem havalimanlarının, zamanla yarışan hızlı trenlerin, uzağı yakın eden otoyolların, hepsi birer şaheser camilerin; Türk insanının arı misali çalışıp yükselttiği bu büyük medeniyet faaliyetinin hak ettiği ilgiyi görememesi nerden baksan talihsizlik.
Gaziantep’te Düzbağ İçme Suyu İsale Hattı’nın açılışını izlerken aklımdan geçenler bunlardı. Televizyon kanallarında dönen tartışmalar, internet mecralarında konuşulanlar aklımızı o kadar fazla meşgul ediyor ki, önümüzden hızla akıp giden gerçek hayatı ve muhteşem hikayeleri ıskalıyoruz. Yapay gündemler, sanal gerçekler içinde boğulmuş körleşmiş haldeyiz.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’i dinliyoruz. Heyecanlı, olağanüstü bir enerjisi var. Göreve başladığında şehrin içme suyunun tükenmek üzere olduğunu öğrenerek şoke olmuş. Kurak geçen yıllar bu büyük projenin ortaya çıkmasını beraberinde getirmiş. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın planlama ve finans desteğiyle 144 kilometre uzaklıktan Gaziantep’e su taşıyacak dev proje şekillenmiş.
Bakan Bekir Pakdemirli konuyla ilgili bilgi verirken, Düzbağ İçme Suyu İsale Hattı ile Doğanpınar Barajı’nın 4,5 milyarlık bir yatırım olduğunu vurguluyor. Yarının dünyasında, gelecekte suyun önemine değiniyor. Bakan Pakdemirli’nin “su yönetimi” kavramı dikkatimi çekiyor. Bir dönem şehir hastaneleriyle çok dalga geçtiler, ucuz siyasi değerlendirmelere konu ettiler; su kaynaklarını kontrol altına alan bu dev baraj projeleriyle de halen alay etmeyi sürdürüyorlar. Oysa dünyanın öncelikli gündemi bu, gelecekte suyun yönetimi. Bizdeki muhalefet henüz bu kavramdan bihaber. Şehir hastanelerinde olduğu gibi yakın gelecekte de suyun denetim ve kontrolünün, barajlar konusunun ne kadar önemli olduğunu anlayacaklar. Utanırlar mı, bundan pek emin değilim.
Doğrusunu isterseniz dar görüşlü bir Tarım ve Orman Bakanı olsa belki de 4,5 milyarlık bu yatırımı pahalı bulup “içme suyu” gibi, “baraj” gibi kulağa afili gelmeyen projeye destek vermezdi. Bakın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na; “çeşme suyu” açılışı yapıyorlar. Ve günlerce konuşuluyor bu açılış ve “yatırımlar”!
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir artısı da bu olsa gerek; Cumhurbaşkanı Erdoğan liyakat sahibi, işinin ehli ve vizyonu olan isimleri seçip bu göreve getiriyor. Kendi alanında Türkiye’yi yarına taşıyacak isimler işbaşında; bu isimler medyada yeterince görülmese de konuşulmasa da muhteşem denebilecek işleri başarıyorlar.
“Mega proje” diyoruz her seferinde ama 150 kilometre uzaktan Fırat’ın suyunu borularla dağları tepeleri aşarak, yeri geldiğinde delerek Gaziantep’e taşımak büyük bir mühendislik becerisi ama aynı zamanda da büyük bir aşk işi. “İşçi” deyip geçmeyelim; nasıl bir gayretle, aşkla çalıştıklarını anlatan hikayeleri dinlemeye doyamadık. Yazılmayan, görülmeyen o insanüstü gayret, aslında medeniyetimizin inşasının hikayesidir.
Dünyada bu projeyi gerçekleştirecek çapta firma bir elin parmak sayısını geçmez; bizde var, Kalyon grubu bunlardan biri. İstanbul Havalimanı ve daha birçok mega projede imzaları var. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve parti yöneticilerinin her gün ayrı bir yalanla, karalamayla, tehditle dillerine doladıkları bu grup hayatımıza aslında muhalefetten daha fazla değer katıyor. İzleri tarihten silinmeyecek devasa yapıları onlar çalışanlarıyla beraber inşa ediyorlar.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nden de bu sayede haberdar oldum. Üniversitenin Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli’nin o soğukta, neşesini kaybetmeden bizi heyecanla gezdirip üniversiteyi anlatması takdire değer bir çabaydı. Bu sayede değeri anlaşılmayan, görülmeyen şehir hastaneleri, devasa isale hatları ile barajlar, oto yolları ve diğer mega projeler gibi Anadolu’ya yayılan dünya standartlarındaki üniversitelerimizin de hakkının teslim edilmediğini anladık.