İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Diyarbakır il kongresinde önemli bir çıkış yaptı ve "silahlara veda"dan bahsetti.
Akşener'in sözleri şöyleydi: "Mesele cumhuriyeti sözde özde sahiplenmekse, mesele silahlara veda kan dökmeye de tövbe etmekse, mesele her türlü musibetin karşısında çelikten sarsılmaz bir biz olmaksa, biz varız."
İYİ Parti'nin "Diyarbakır açılımı" olarak değerlendirilen bu sözlerin adresi kuşkusuz HDP'ydi.
Meral Akşener, anlaşılan, terör örgütü PKK/HDP'nin "çözüm süreci"nde kaybettiği, kaçırdığı, daha doğrusu bozuk para gibi harcadığı o büyük fırsatı yeniden önlerine serebileceğine dair bir umut uyandırmak istiyor.
Akşener, altılı masadaki diğer partilerin can ciğer kuzu sarması olduğu HDP'ye başka türlü yaranamayacağını düşünüyor olsa gerek ki, böyle bir adım atma ihtiyacı duydu.
HDP cephesinden gelen açıklamalarda nedense Akşener hep dışlandı. HDP Kılıçdaroğlu'na destek, Akşener'e hep köstek olan açıklamalar yaptı.
Bunun Akşener'de neden bir dışlanma duygusuna yol açtığını doğrusu anlayamıyorum.
Oysa HDP'nin açıklamalarını kendisi ve partisi için artı bir nitelik, hanesine yazılan artı bir puan olarak görmesi gerekirdi.
Milliyetçi, ülkücü bir partiye bu yakışmaz mıydı?
Hangi seçim hesabı, oy kaygısı Akşener'i HDP'ye yaranmak zorunda bıraktı?
Ben ortada Akşener'in HDP'ye yaranmasını gerektirecek herhangi bir oy kaygısı ya da dert de göremiyorum.
Akşener eğer Kılıçdaroğlu'na karşı Ekrem İmamoğlu'nu aday olarak seçime sokmayacaksa HDP'ye yaranma ihtiyacı hissetmezdi, diye düşünüyorum.
Ki ortada böyle bir plan da görünmüyor.
Peki Akşener seçimlere giderken HDP/PKK'ya niçin "açılım" sözü veriyor?
Yoksa, ABD'nin altılı masada yer alan her partinin önüne koyduğu olmazsa olmaz şart, program bu mu?