Dünyanın en büyük felaketlerinden birini yaşıyoruz. Bildiğimiz, daha önce tecrübe ettiğimiz bir depremle karşı karşıya değiliz; uzmanlara göre 160 kilometrelik bir hat boyunca yeryüzü kaydı. Türkiye, birkaç saniyede üç metre hareket etti. Yine uzmanlara göre "Tüm yeryüzünde böyle bir deprem işleyişi görülmedi." Depremin "130 atom bombası gücünde" olduğu belirtiliyor.
Evet, görülmemiş şiddetteki bu iki büyük sarsıntı 10 şehrimizi ve 13 milyon insanı etkileyen bir alanı vurdu. 1999'daki Marmara depreminden de daha büyük bir felaketle karşı karşıya olduğumuz ortada.
Böylesi büyük felaketlerinden altından ancak dayanışma, birlik ve beraberlik ruhuyla kalkılabilir. Zaten zor zamanlarda Türk milleti bu sınavı hep başarıyla vermiştir. Bugüne kadarki örnekler de büyük afetlerde milletimizin büyük bir dayanışma ruhuyla hep yan yana geldiğini gösteriyor. Acısında üzüntüsünde, sevincinde neşesinde birleşebilen, ortak ruh halini yakalayabilen toplumlar ancak bir "millet" olabilir.
Enkaz altındakileri kurtarmak için zamana karşı büyük bir yarış veriliyor. Kurtarılan her can için Allaha şükredilip, acıyla karışık bir sevinç duyulurken, hayatını kaybedenler içinse gözyaşları dökülüp Allah'tan rahmet dileniyor. Bu ortak ruh hali, büyük bir millet olduğumuzu ve üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun olmadığını gösteriyor.
Ne yazık ki yaşadığımız bu büyük felaketi siyasi olarak istismar etmek isteyen çevreler çıkacaktır şüphesiz, bu da kaçınılmaz. Bizim muhalif medya ve siyasetçi takımı maalesef deprem yağmacısı gibiler. Depremzedeleri yağmalamakla, depremzedelerin acılarını istismar etmek ve onların sıkıntılarını siyasete tahvil etmeye çalışmak arasında aslında pek bir fark yok.
Muhalif bazı siyasi aktörleri deprem sahasında gördük. Çabuk da gitmişler deprem şehirlerine, helal olsun. Ama depremzedelere melhem olacak bir yardım götürmek yerine afetzedelerin aşikâr olan sorunlarına, sıkıntılarına, acılarına tuz biber ekmekle meşguller.
Devlet, toplumun ortak dayanışma duygularına zarar verecek bu tür faaliyetlere şimdilik kulak tıkamalı ve kendi kurtarma çalışmalarına odaklanmalı. Bunları görmezden gelmek en doğrusu. Utanmasını kaybeden, depremzedelerin acılarını bile istismar etmeyi göze alanlarla zaten kimse baş edemez. Çünkü onları durduracak hiçbir ahlaki kıstas yok.