CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugünlerde "helalleşme" gibi kavramlarla gündemi saptırmaya, daha doğrusu, tartışmaları özellikle kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor.
Nedeni açık değil mi?
Kandil'deki terör baronları sıraya girmiş gibi Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'sine "teşekkür" yetiştirmeye çalışıyor. PKK'sı, YPG'si, PYD'si, HDP'si... Teşekkür edeni hiç bitmiyor bu aralar CHP'nin.
Kemal Bey, "teşekkürün fazlası zarar" diye düşünmüş olmalı ki, sağı solu tehditle, büyük elçilere şikayet mektuplarıyla, "helalleşme" gibi uyduruk özeleştirilerle gündemi savuşturmaya çabalıyor.
Aslında bu ülkede üzerinde konuşmayı hak edecek tek konu Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP'nin nasıl oldu da PKK/YPG'nin umudu haline geldiğidir? Bu soruyu yanıtlamadan diğer gündemler fazlasıyla yapay, suni ve gerçeği saptırmaya dönük kalır.
Evet, bu soruya doğru yanıt vermek için de başa dönmeliyiz. Yani Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına bir kaset darbesiyle getirildiği güne.
Deniz Baykal'ın bir kaset darbesiyle CHP'den uzaklaştırılmasıyla, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP'nin devlet-millet karşıtı bir çizgiye savrulmasının tarihi aynıdır. O günden bu yana CHP'de -adına değişim mi, başkalaşım mı, sapma mı her ne denirse densin- büyük bir farklılaşma vardır. Bu "farklılaşma", geldiğimiz aşamada devletin bekasını tehdit edecek kadar derinleşmiş durumdadır.
Baykal sonrası yaşanan bu radikal "değişim" aslında Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'ye "sızdırıldığı" gerçeğini işaret etmektedir. Evet, Kemal Kılıçrdaroğlu bir CHP'li olmaktan ziyade CHP'ye sızdırılan bir isim gibi duruyor. CHP'deki kaset darbesini FETÖ'nün Ankara'daki istihbarat elemanlarının gerçekleştirdiği de yürütülen soruşturmalar çerçevesinde netleşmişti. Demem o ki, terör örgütü PKK/YPG'nin, bugün CHP'ye umut bağlar hale gelmesi ve teşekkür için sıraya girmesini -FETÖ ve arkasındaki ABD'nin bir operasyonu dışında- başka türlü açıklamak mümkün mü?