Neden "Montrö bildirisi" demekte ısrar ediyorlar? Yabancı basın, amirallerin muhtırası için "Montrö" ifadesini özellikle geçiriyor. CHP de nedense "Montrö"yü çok sevdi.
Amirallerin muhtırası için "Montrö bildirisi" demelerinin önemli birkaç sebebi var.
Birinci neden bu muhtırayla yapılmak istenen siyaset mühendisliğiyle bağlantılı.
Bu muhtırayla Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı "milli bir davanın" ve "gerekçenin" sahipleriymiş gibi etik bir üstünlük yakalamak istediler. "Beka endişesi" taşıyorlarmış gibi bir pozisyona yerleşerek psikolojik üstünlük elde etmeye çalıştılar.
Oysa amirallerin bildirilerine öncülük eden isim, terör örgütü PKK/YPG için "devlet kursunlar, onlarla sınır komşusu olalım" diyen biri. Bildiriye öncülük eden amirallerden bir diğeri de 15 Temmuz hain darbesi sırasında kendisine kaçacak, sığınacak yer ararken millet tarafından bulunmuş, yardım edilmiş kişi. "Montrö" diyerek, "beka endişesi" diyerek kendilerine itibar devşirecek konumda hiç değiller.
"Montrö bildirisi" ifadelerini öne çıkararak aslında bu amirallerin gerçek duruşu, pozisyonu ve amacı da gözlerden saklanmak isteniyor.
İkincisi "Montrö" kavramını kullanarak, "Kanal İstanbul" projesinin önüne "beka endişesi"ni yerleştirip CHP ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na güç verilmeye çalışıldı. Ekrem İmamoğlu, "Kanal İstanbul"a karşı kampanya yürüten bir isim. Kimin akıl verip yönlendirdiği ayrı bir konu; ama İmamoğlu, muhalefetin başkan adayı olmak için "Kanal İstanbul" kartını kullanıyor. Amirallerin muhtırasının ardından yelkenlerini bu rüzgarla doldurmak için İmamoğlu sosyal medya hesabına "Kanal İstanbul" karşıtı yeni video yükledi. Muhtıracılar ve onların siyasi ayakları, Türkiye'nin en büyük, en stratejik projesini engellemeyi "vatanseverlik" olarak kamuoyuna yutturmaya çalıştılar; ne var ki, kimseyi bu çarpıtmaya ikna edemediler.
"Ne darbesi be kardeşim, bu emekli amiraller ifade özgürlüğü haklarını kullandı" diyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da biliyor ki, bu muhtıra, muhalefetin 2023 seçim kampanyasının bir parçası olarak, "siyasi 15 Temmuz" planlarının bir parçası olarak işlev görecekti.
Amirallerin muhtırası, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı başlatılan kirli bir kampanyanın başlangıç vuruşuydu; neyse ki, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, inanılmaz bir refleks göstererek o bildiriden murat edilen hesapları alt üst etti.
Bugün muhalefetin hepsi birden "mağduriyet" pozlarına bürünüyorsa, bunun sebebi muhtıranın planlanandan farklı bir tepkiyle kadük bırakılmasıdır. Bıraksanız, asıl niyetleri CHP'li Aykut Erdoğdu gibi bütün herkesi "vatana ihanet"ten yargılamak, yok etmek olacak.
Emekli diplomatları, amiralleri yönlendiren aklın Türkiye siyasetini yönlendirmek için şimdiden 2023 için kendine göre birtakım hazırlıklar yaptığı ortaya çıkıyor. "Montrö" ve "Kanal İstanbul"u 2023 seçimlerinin bir üst başlığı olarak siyaset iklimine hakim kılmak istediler. CHP'nin öncülüğündeki muhalefeti de bu üst başlık etrafında toparlıyorlar.
Ama süreç istedikleri gibi gelişmedi, askeri ayak tökezledi; ama Kemal Kılıçdaroğlu'yla siyasi ayak kaldığı yerden devam ediyor. Muhtırada dile gelen görüşleri Kemal Kılıçdaroğlu sürdürüyor. 2023'e kadar böyle gidecekler; ama maskeleri düştü, kel göründü. Millet neler döndüğünü çok iyi gördü. Önemli olan da bu.