1964 Yılıydı… Kıbrıs’ta Rumlar iyiden iyiye azıtmıştı. Türk toplumuna kan kusturuyorlardı. Bunun üzerine Türkiye “garantör ülke” sıfatıyla adaya müdahale kararı aldı.
Sen misin bunu yapan!
ABD hemen devreye girdi. Dönemin ABD Başkanı Lyndon Johnson, 5 Haziran 1964’te İsmet İnönü’ye hitaben o ünlü mektubu yazdı…
Mektupta yer alan ifadeler küstahçaydı. İçinde Türkiye açısından küçültücü ifadeler vardı. Üstüne bir de tehdit doluydu.
Johnson, özetle “yapamazsınız” diyordu. Bu müdahaleyi meşru bulmadıklarını yazıyordu. “Bizim size verdiğimiz silahları kullanamazsınız” ifadesine yer veriyordu. En önemlisi de tehdit ediyordu: Sovyetler Birliği’nin saldırması durumunda, NATO’nun Türkiye’yi korumak için kılını kıpırdatmayacağını belirtiyordu.
O günlerde hemen İsmet İnönü’nün ABD Başkanı’na “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de o dünyada yerini alır” cevabını verdiği ortaya atıldı.
Bunlar, günün anlamına uygun ve doğru sözlerdi. Ancak, öyle görünüyor ki, sadece iç kamuoyuna yönelik olarak ortaya atılmıştı. Buna karşılık, aslında İnönü bu ifadeleri hiç kullanmamıştı.
Çünkü, Johnson’un mektubu etkisini gösterdi. Türkiye, tasarladığı Kıbrıs Çıkarması’nı yapamadı. İnönü’nün o “yeni dünyası” kurulamadı. Türkiye’nin NATO macerası da bu güne kadar devam etti.
O günün şartları farklıydı…
Türkiye, eskilerin deyimiyle tehdidini ikaya muktedir değildi. Savunmamız tamamen dışarıya bağlıydı. Elde de yoktu, avuçta da. Hemen her konuda ABD’ye ve Batı’ya muhtaç haldeydik.
***
Gelelim bugüne…
Dün Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti’nin Grup Toplantısı’nda çok önemli sözler söyledi. Yıldırım, “Savunma sanayimizde yerlileşme ve millileşme en önemli hedefimizdir” dedi:
-Türkiye, bu alanda giderek kendine yeterli hale gelmektedir.
Bugün terörle mücadelede kendi milli silahlarımızı kullanıyoruz. Sonuç ortada, son derece etkili de oluyoruz. Artık, tehdidimizi ikaya muktedir hale geldik. Kuru gürültü çıkarmıyoruz. Geri adım atmıyoruz. “Vuruyoruz” diyorsak, vuruyoruz!
İşte Fırat Kalkanı Operasyonu: ABD çok mu mutlu oldu? Tabii ki hayır! Ama yaptık ve sonuç aldık.
Terör yuvası haline gelen Sincar’ı vurduk. Hem de ABD’yi rahatsız etme pahasına bu operasyonu gerçekleştirdik.
Karaçok için de aynı tespiti yapmak mümkün. Müttefiklere “çekilin” dedik ve operasyonu gerçekleştirdik. ABD’lilere de gidip, YPG’lilerle birlikte hasar tespiti yapmak düştü.
Amerika, Rusya ve Avrupalı pek çok ülke biliyor ki, Türkiye artık o Johnson Mektubu’nun gönderildiği günlerdeki Türkiye değil.
Yahudi kökenli ABD’li ünlü diplomat Henry Kissinger’e atfedilen bir söz vardır:
“Gücünüzün gölgesi müzakere masasına düşmezse, başarılı olamazsınız.”
Dünya devletlerinin karşısında o gücünü göstermiş bir Türkiye var artık! Herkes biliyor ki, bu bölgede Türkiye’siz bir denklem çözmek zor.
***
Dün Washington kritik bir zirveye ev sahipliği yaptı. İki ülke arasındaki sorunların zirveye çıktığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin yeni Başkanı Trump’la ilk görüşmesini gerçekleştirdi.
Bu satırların yazıldığı sırada, liderler bir araya gelmemişti. Henüz herhangi bir açıklama da olmamıştı.
Ancak, yine de rahatlıkla şu noktaların altını çizebilirim:
1) Müttefiklik sözle olmuyor.
2) Her iki tarafın da kazanmadığı bir ittifak yürümüyor ve yürüyemez de.
3) Okyanus ötesinden gelip bölgeye çeki-düzen verme iddiasında olan ABD’nin çıkarları varsa, Türkiye olarak bizim de çıkarlarımız var.
4) Güneydoğu’da uygulamaya konulan hendek siyasetinde, 15 Temmuz’da ve Suriye’deki son gelişmelerde görüldü ki, Türkiye hem kendisine yönelik tehditleri savuşturma, hem de milli birlik ve bütünlüğünü koruma konusunda son derece kararlı.
5) Kuru güvenceler bir işe yaramıyor, verilen o sözlerin uygulamaya da geçirilmesi gerekiyor.
Süper güç de olsa, Amerika’nın da Batılı ülkelerin de artık bu gerçeği görmeleri ve ona göre hareket etmeleri gerekiyor. Bunun tersi yapılırsa… Yeni bir dünya kuruluyor, herkesin haberi olsun!