Şenol Güneş, Antalyaspor'un dolu tribünlerin verdiği heyecanla oyuna iştahlı başlayacağını biliyordu. Beşiktaş bu yüzden kontrollüydü, risk almadı. Ama Antalya rüzgârı 10 dakika sürdü. Sonra yavaş yavaş dindi. 20. dakikadan sonra bu kez Beşiktaş'ın oyunu ön alana yıkmaya başladığını gördük. Baskı arttı, özellikle Antalya savunmasından dönen toplarla tekrarlanan hücumlar, tehlikeli oldu.
Böyle maçlarda en zor iş gol atmaktır. Çoğu zaman bunu başarmak için iki takımdan birinin hata yapması beklenir. O da oyuncuların yorulup son hamle isteklerini kaybettikleri dönemlerde olur. Antalyaspor bu bölümde sözünü ettiğim hatalardan birkaç tane yapsa da Beşiktaş onları değerlendirecek zekâyı gösteremedi.
Quaresma'nın basıp çıktığı pozisyon söylediğim 'Zekâ problemini' gösteren en güzel örnekti. Daha ilk harekette 'Gazı almış gidiyor, kaleye vuracak' öngörüsünde bulundum ve haklı çıktım. Düşüncesi şut atmaya sabitlenmişti ve boştaki Aboubakar'ı göremedi bile.
İkinci yarıda Beşiktaş'ta beklediğimiz canlanmayı Antalyaspor’da gördük. Fabri olmasa öne de geçerlerdi. Öyle 2 müdahale yaptı ki, "Kaleci bir takıma bedeldir" sözünün tesciliydi. Şenol Güneş de oyuna erken müdahale etmek durumunda kaldı. Necip ve Cenk takviyesi yerindeydi. Ama Aboubakar'ın 'safça' gördüğü kırmızı yüzünden (Rahmetli Kazım Kanat yaşasaydı, başka bir vasıf kullanırdı bu durum için) bu değişikliklerin sahaya nasıl yansıyacağını görme fırsatı bulamadık. Kazanma stratejisi bir anda '1 puan da iyi' anlayışına döndü.
Aboubakar için söyleyecek çok şey var ama karakolluk olmamak için susmak en iyisi. Sadece şu kadarını söyleyeyim Atiba'nın 1 milyon euro kazandığı yerde buna 3.3 milyon euro vermek vebaldir. Sanırım Şenol Güneş'in de sabrı tükenmiştir. Çelik çomak oynarken bile böyle ciddiyetsizlik olmaz.