Beşiktaş'ta haftalardır dağınık bir görüntü var. Uyumsuz bir koro, bir orkestra gibi… Herkes iyi niyetle doğru işler yapmaya çalışsa da bir türlü armoniyi tutturamıyorlar. Şenol Hoca'nın, "Keyif veren ve keyif alan futbol oynayan takım" felsefesine yakışmayan bu görüntünün ikinci yarıda düzeleceği konusunda iyimser değilim. Çünkü öyle 10-15 günde toparlanacak bir bozukluk değil. Zira önce kadro istikrarı, sonra oyun ahengi lazım.
Size birkaç örnek;
Oğuzhan müthiş yetenek. Dün harika işler yaptı. Ama topu hücuma aktarırken Cenk ve Aboubakar'la uyumsuzdu. Daha doğrusu onlar Ozzie'ye ayak uyduramadı. Cenk'in 10 gol atması kimseyi kandırmasın. Şenol Güneş ne kadar zorlarsa zorlasın Beşiktaş'ın birinci forveti olamaz.
Dün benim beğendiğim oyunculardan biri de son günlerin en çok eleştirilen oyuncusu Aboubakar'dı. Attığı golden önce de maçı kazandıracak yegane adam olacağının sinyallerini vermişti. Nitekim harika bir gol vuruşuyla, Beşiktaş'ı tatile mutlu yolladı.
Quaresma'da bir haller var. Hâlâ 'kafasına göre' takılma eğiliminde. Bir türlü takım oyuncusu olamadı. Çok iş yapmaya çalışıp da hiçbir şey yapamayanlar sınıfında. Belki de aklı yeni sözleşmede…
Tosic dün sol bekte oynasa da kafa olarak hâlâ 'stoper' zihniyetindeydi. Ortaları hasta etti.
Rhodolfo, Gaziantep'in 12. adamı gibiydi. Beşiktaş onsuz oynasa en azından, 'Adam eksik' diye arkadaşları o bölgeyi daha iyi kapatırdı. Ghilas her seferinde rezil etti. Hoca onu çıkartmak için golü yiyene kadar bekleyecek diye endişelendim ama neyse ki beni yanılttı!
Kanada'da yılın futbolcusu seçilen Atiba da bu sezon Türkiye'deki en kötü günlerini yaşıyor. Yaşlılık belirtileri var.
Bu saydıklarım Beşiktaş'ın gözlenen 'Kişiye özel' problemleri. Tabi bir de mental, fiziksel ve kalite problemleri… Devre arası imdada Hızır gibi yetiştir. Ama bu konularda önlem alınmazsa ikinci yarıda bu kantar bu yükü çekmez.