Geçtiğimiz hafta sonu, yurdun dört bir yanında güneş yüzünü göstermedi, birçok yerinde de yağışlar sorun yarattı. Deniz ve rüzgâr açısından oldukça şanslı olan Alaçatı’da ise hava günlük güneşlikti. ‘Kaybolan Lezzetler Festivali’ için kasabaya gelen konuklar da bu pırıl pırıl havanın tadını çıkardılar. Festivalin amacı, mutfaklarımızın unutulan lezzetlerini gün ışığına çıkarmaktı. Bu konuda ne kadar başarılı olunduğu konusu (laf aramızda) biraz tartışılır, ama bu etkinliğin son derece iyi niyetli bir girişim olduğunu da söylemeden geçmemeliyim. Programda belirtilenlerin bazıları ya hiç uygulamaya konulamadı ya da saatinde uygulanamadı. Ben bunu biraz da ‘Akdenizli’ tarafımızla açıklamaya çalışıyorum. Daha doğrusu, umarım bahanesi budur, diye düşünüyorum. İsteyen bunu sıcak ve nemli havanın etkisine, isteyen organizasyonun gevşekliğine bağlayabilir. Bir grup iyi niyetli insan, Celal Uysal ve Yaprak Uziş öncülüğünde, Alaçatı’da sezonu biraz daha uzatmak adına iyi bir şeyler yapmak için yola çıkmış. Bu çok belli…
Ancak, söz konusu yer Alaçatı da olsa, buranın belli bir alıcısı hazır da olsa, bu türden işlerde daha çok çalışmak gerekiyor. Elimizde iyi bir marka varsa eğer, bunu parlatmak hepimizin görevi olmalı. Yani herkes payına düşeni özenle yerine getirmeli. Böyle işlerde sonuçlar belki kısa vadede anlaşılmaz, ama uzun vadede getirisi hem iyi hem de kalıcı olur. Bir de doğal olarak söz konusu markanın kalitesi giderek artar.
GÖRÜLMEYE DEĞER
Etkinlik kapsamında Gökçen Adar’ın “Mutfak ve Sofra Gereçleri Sergisi” çok hoştu. Kilden yapılmış kevgirden tutun da, nostaljik mini fırına kadar pek çok obje görülmeye değerdi. Meydanda kurulan mutfaklarda hazırlanan lezzetler de özeldi gerçekten. Aklımda kalanları kısa notlar halinde sizlerle paylaşayım.
- Alaçatı’nın meşhur tatlıcısı İmren’ den Kayhan Ölmezer, bildiğimiz un helvasını ‘lavantalı’ olarak hazırladı; açıkçası fena da sayılmazdı. ‘Annesinin Kızı’ adlı kitaba can veren anneler ve kızları ise, Güler Sarıgöl Köymen’in liderliğinde unutulmuş lezzetli yemekler yaptılar.
- Kasabanın yerel ‘Cumartesi Pazarı’, fevkalade kalabalıktı. Meyveler, sebzeler, çiçekler mis gibi; tülbent elbiseler, şallar, örtüler rengârenkti… Pazarcılar da, biraz Alaçatı’nın yeni esnafına benzemiş gibi geldi bana ama neyse… Değişmeyen güzel şeylerden biri de balık mezadı ‘kanto’yu düzenleyen emektar kıyı balıkçılarıydı. Sargozlar, çipuralar, ıstakozlar canlı canlı geldi tezgâha, geldiği gibi de gitti. Fiyatları restoran sahipleri ile ahali belirledi, adil bir şekilde…
- ‘Germiyan Ekmeği’ne iade-i itibar sağlandı ki hafife alınmamalıdır. Mehmet Yaşin ve Gökçen Adar ile birlikte ‘Ege Mutfağı’nı konuştuk. Ustamız Yaşin, haklı olarak festivalde ortaya çıkan her şeyin belgelenmesini, bu konuda titizlik gösterilmesini istedi.
Gökçen ağabeyimizin söylediği ‘Kuzu Kapama Tangosu’, diyebilirim ki festivalin en renkli anıydı.
- Aydın Demir liderliğinde Türk ve İtalyan şeflerin lezzetleri tadıldı. En enteresanı tabii ki ‘Gerdaniye’ idi; yani ‘Kuzu Gerdanı Tatlısı’… Aydan Üstkanat çocuklara kurabiye yapmayı öğretti, Sema Temizkan ‘Hatırlamak Gerek Bazen’ dedi. Maria Ekmekçioğlu, yöreye has sakızlı lezzetleri unutmamamız gerektiğini, hazırladığı bir yemekle vurguladı.
- Festivalin en önemli etkinliği diyebileceğim, “Kaybolan Lezzetler Yemek Yarışması”, unuttuğumuz bazı tatlarla karşılaştırdı bizleri. Hikâyesi olan tatlı ‘Şeker İşi’, ‘En İyi Tatlı’ seçildi. Diler Özer’in hazırladığı bu bademli tatlı, Çeşme Yarımadası’nda nişan ve düğün törenlerinde, yüzler hep gülsün, ağızlar hep tatlı olsun dileği ile yapılıyor. O kadar lezzetliydi ki, ödülü oy birliği ile kazandı.
- ‘Kınalı Pide’ ya da ‘Asma Pidesi’ni Elif Ok hazırladı ve ‘Mansiyon’ kazandı. Makedonya göçmenlerinin Üsküp’ten, Ohri’den getirdikleri bir yemek bu ve asma yaprağı arasına peynir döşenerek yapılıyor, güzel de oluyor. Ödemiş’in meşhur ‘Sini Pidesi’ ise nefisti ve Sibel Tuncer’e üçüncülük getirdi. İkincilik ise karideslisi olarak hazırlanan (ancak patlıcanlısı, biberlisi ve kıymalısı da yapılan) ‘Cevik’ ya da ‘Cıvık’ diye bilinen lokmanındı. Neriman Aydınlı hazırladı. Bu unutulmuş lezzeti, Kayseri’nin bir pide türü olan ‘Develi Cıvıklısı’ ile karıştırmamak gerekir. Bu lokma eski bir Türkmen geleneğidir ve bence kızarmış hamura lezzet katmanın en güzel yoludur.
- Yarışmada ödül kazanma olasılığı olan ‘Çiporta’, ‘Sütlü Börek’ ve ‘Damat Katmeri’ gibi lezzetler (daha başarılı yemekler olduğu için) belki ödül alamadılar, ama ‘unutulmaya yüz tutmuş lezzetler’ olarak kayda geçtiler… Sonuçta birinciliği, jürinin oy birliği ile bir tarhana yemeği olan ‘Göce’ kazandı. Hazırlayan Gülbin Limon, Barbaros Köyü’nden… En iyi bildiği ve gerçekten de babaannesinden öğrendiği bir yemeği yapmış. En azından yüz yıldır bu yörede, köylerde pişirilen bu yemeği alkışlarla ödüllendirdik.
Bir lezzet festivali daha geride kaldı… Bu bir ilkti ve “İlk elin günahı olmaz” derler; haklıdırlar. Bu etkinlik de iyi niyetli, güzel ve samimiydi. Aksaklıklar hoş görülecektir; ama tek koşul bundan sonrakilerin daha iyi olmasıdır. Özelikle festivalin yükünü kaldıran otel ve restoranlara, sonra da emeği geçenlere teşekkürler.
Adalara lezzet turunda Sisam...
Geçen hafta başladığımız Ege adalarındaki lezzet turunu bu hafta Sisam’la sürdürelim. Yunanlıların Samos, bizim ise Osmanlı Sarayı’nın bütün helvalık susamyağı ihtiyacını karşıladığı için Sisam dediğimiz ada, Türkiye’ye en yakın iki adadan biri… Diğeri Kaş’ın karşısındaki Meis… Artık ‘susam’ işini İkaria Adası’na bırakmışlar, kendileri de adanın her yerini üzüm bağlarıyla donatmışlar.
Bu adada üç önemli lezzet üssü var: Merkez Vathi, Pithagorion kasabası ve Kokary köyü… Manolates ve bir zamanlar Urla’dan göç edenlerin kurduğu Vourlayates benzersiz güzelliği olan sevimli köylerdir, ama lezzet meraklısıysanız önce Vathi’deki ‘Zen’ lokantasından başlayın. Oturun ve sahibi Mikis’ten taze balık isteyin; ‘fava’sının tadına bakmadan da kalkmayın. Pithagorion İskelesi’nde sadece ‘Sokrat’ kaldı iyi lokantacı olarak, ama işi bilenler ara sokaklara dalıp ‘Maritsa’yı bulabilirler. Bahçesi de çok keyifli olan bu mekâna ulaştığınız zaman, işi bilene yani lokantacıya bırakın, siz tadını çıkarın. Laf aramızda, babası ahtapot profesörü sayılır, annesi de müthiş tatlılar yapar. Kokary’de tadına bakmadan dönülmemesi gereken yemek ise kalamar dolmasıdır. ‘Kokkoroz’ (Horoz) lokantasının sahibi Arnavut Yanni, sunduğu yemeklerle yüzünüzü güldürür.
Servisi inanılmaz hızlı ve bol kepçedir.
Sisam Adası’nda yolunuzu mutlaka dağ köylerine düşürün ve oradaki küçücük lokantalarda küçük atıştırmalıklar deneyin. Yolunuz açık olsun.