Sözüm yurttaşlara değil kendini ‘Atatürkçü’ olarak tanımlayan nice parti, örgüt ve dernek liderine, üniversite ve medya mensuplarına: Onlar için Atatürkçülük, açıkça ifade etmedikleri gerçek pozisyonlarını gizleyen bir kılıftan başka bir şey değilmiş meğer.
Atatürkçü olsalardı O’nun heykellerini benzin döküp yakanları kınamak için sokaklara dökülürlerdi. Ama hayır tam tersine, PKK eylemcilerini bazen dolaylı biçimde, bazen açıkça himaye ediyorlar. Sanılır ki birden Atatürkçü Düşünce Derneği’nden Kürt Teali Cemiyeti’ne geçtiler. Tabii ki gerçek o da değil. Çünkü bir yandan da İngiliz uzmanlardan askerlik eğitimi alan Barzani kuvvetleri için ‘Lawrence torunları’ şeklinde hakaret içerikli manşetler atıyorlar, Kürt düşmanı algı operasyonlarına devam ediyorlar.
Bu açık çelişkinin bir açıklaması var: Barzani yönetimi son dönemde Türkiye ile iyi geçindiği ve zaman zaman ortak bir diplomaside buluştuğu için bu çevreler tarafından hedef haline getirilmiştir. PKK ise barış sürecine katkı verdiği anda hain ilan edilmektedir. Onlar için sivil, asker insan öldüren, yakıp yıkan Türkiye’ye ve hükümetine zarar veren PKK iyi PKK’dır.
Dindar kesimlerden gelen Atatürk dönemiyle ilgili en ufak bir eleştiri karşısında ortalığı ayağa kaldıranların Atatürk büstleriyle top oynayanları baş tacı etmesi ‘manidar’dır. Onların kendi deyimleriyle söyleyelim: ‘Mesele Atatürk değil anlamadınız mı?’
Atatürkçülük ülkedeki gerçek iktidar olan oligarşinin egemenliğini koruyan ideolojidir. Yıllardır değişik partiler gelir geçer, ama ekonomik ve reel iktidar oligarşiye aittir. Oligarşi bazen radikal görünür, bazen liberal, bazen cumhuriyetçi görünür, bazen demokrat fakat Atatürkçü kılıf hep yanlarındadır, asıl misyon Türkiye’yi küresel kapitalizmin yörüngesinde tutmaktır.
Bu çevrelerde yeni gelişen Kobani ve PKK aşkını anlamak için eylemcilerin ardındaki güce bakmak yeterlidir. Açıkça bellidir ki, başta ABD olmak üzere İslamofobi ve İsrail dostu ne kadar küresel güç varsa hepsi Kobanicilerin arkasındadır. Oligarşi, medyası ve Kılıçdaroğlu kliği ile aynı koalisyonda yerini almıştır.
PKK dostu liberal aydınlar attıkları insanlık nutuklarıyla açık ve utandırıcı gerçekleri perdeleyemezler. Son 30 yılda 3 milyon masumu katleden ABD savaş uçaklarının gölgesinde oynanan ulusal kurtuluş savaşı komedisi aslında bir Müslüman Kürt-Arap soykırımıdır. Artık anlaşılmalıdır ki Atatürkçü geçinen medyadaki destekçileri de aynı safta olup küresel kapitalizmin hizmetindedirler.
Görüyoruz ki, Atatürk onlar için bağımsızlık savaşı kahramanı ve cumhuriyetin kurucusu değildir, sadece bu ülkenin tarihine, geleneğine ve ülkenin gerçek sahibi olan halkına karşı kullandıkları manipüle edilmiş bir semboldür.
Bu saptamadan çıkarılacak bir ders var. Mütedeyyin olsunlar, laik yaşam tarzında olsunlar, bu ülkenin insanları için mesele Kemalizm yahut Atatürkçülük karşısındaki konum değildir. Atatürk cumhuriyetin kurucusu olup 1938’de vefat etmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki sorunlar bugüne ait olmayıp tarihçiler tarafından bilimsel araştırma konusu yapılmalıdır. Bunları günümüzde ajitasyon konusu yapmak sadece ülkenin düşmanlarına hizmet eder. Küresel kapitalizm, Kemalizm etrafındaki polemikleri kullanarak ülke halkını çarpık bir bölünmeye, bir ‘tarihsel yanılgı’ya sürüklemek istemiştir. Sağduyu bu bölünmeyi reddetmeyi gerektirir.
16 yaşındaki Müslüman genç Yasin Börü’yü Diyarbakır’da kadınların zılgıt sesleri ve militarist PKK marşları eşliğinde başını taşla ezerek öldürenleri Türkiye’de hiçbir siyasal eğilimin, etnik veya dini kökenin savunması mümkün değildir. Dindar-laik, Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi çatışmalar Türkiye’yi de bölgedeki kaos ve barbarlığın içine sokmak çabasıdır. Daha önce ‘Yeni Türkiye, Yeni Saflaşma’ başlıklı yazımda belirttiğim gibi günümüzdeki saflaşma küresel kapitalizm ve işbirlikçileriyle Türkiye halkı arasında olmalıdır. Kobani olayları ‘Atatürk hassasiyeti’ bulunanlardan bir kısmını uyandırmışsa ne mutlu Türkiye’ye !