Paralel yapıya yönelik operasyonlarda tutuklanan polislerden bazıları aynen şöyle bağırmışlar : ‘Kahrolsun acem uşakları’, ‘kahrolsun Pers senaryosu’. Bu ırkçı ve meczup söylem dikkat çekicidir. Paralel yapı, Hakan Fidan’ı da İran ajanı olmakla suçlamıştı. 17 Aralık darbe girişiminde de başta Başbakan olmak üzere birçok bakanı İran yanlısı hayali bir terör örgütüyle ilişkili göstermişlerdi. Bu polislerin adliyedeki hal ve tavırları Türkiye halkını irkiltmiştir. Bir de logo icat etmişler. Güneş gözlüklü, ajan tipli birinin elleri havada ve haykıran görüntüsü. Bulundukları her yere ‘dikkat Yezit var’ tabelası asılmalı, o derece saldırgan, tehditkâr ve gürültücüler.
Elbette onlara yezit derken sadece şahsen sevmediğim Yezid bin Muaviye’yi kastetmiyorum. Anadolu kültüründeki ‘soyut yezit’i kastediyorum : Mezhepçi, kışkırtıcı, fitneci, ispiyoncu, iftiracı Yezit’i. Her zaman haklının karşısında, her zaman iyinin aleyhinde olan zalim yezit.
Paralel yapı ABD’nin Ortadoğu egemenliğinin çökmeye başladığı İran Devrimi ve sonraki gelişmelere hep paralel gitmiştir. Şubat 1979’da İran’da anti emperyalist devrim olmuş, paralelci derginin de ilk sayısı çıkmıştır. Yine aynı ay, Müslüman gençlik hareketinin ABD karşıtı lideri Metin Yüksel camii içinde alçakça vurulup şehit edilirken paralel örgüt kurulmuştur.
ABD, İran’a karşı pozisyonunu sağlama almak için 12 Eylül darbesini desteklemiştir. Aynı darbe için Gülen de ‘son karakol’ ifadesini kullanıp selam durmuştur. Neyin son karakolu? Tabii ki ABD’nin İran’ı da kaybettikten sonra bölgedeki son karakolu.
1980’li yıllarda Batılıların kışkırtmasıyla Irak İran’a saldırtılmış 10 yılda iki taraftan 2 milyon Müslüman can vermiş, Kürtlere karşı Halepçe’de kimyasal kullanılmıştır. ‘Yezit’ bunu da desteklemiştir.
1990’lı yıllarda ABD Saddam’ı tuzağa düşürüp Kuveyt’e saldırtmış, sonra da Irak’ı yok etmeye çalışmıştır. Bütün bu yıllar boyunca İran’la olsun, Irak’la olsun komşularımızla fiilen savaşmaya karşı Türkiye Cumhuriyeti içinde bir direniş başgöstermiştir. Ardından peş peşe cinayetler gelmiştir. Mumcu suikastında, diğer aydın cinayetlerinde, Madımak olayında Paralel Yapı, karanlık çevreler ve oligarşi medyası sistematik biçimde olayları İran’a bağlamak istemişlerdir. Amaçları Türkiye’nin İran tehdidine karşı Batı’ya muhtaç olduğu fikrini yerleştirmekti. 2012 ‘de Paralel Yapı’nın hükümeti karıştırmak istediği uydurma Tevhit Selam gibi örgütler Yezit tarafından o dönemde icat edilmiştir.
Gülen , 20 Temmuz 1997’de Yeni Yüzyıl’da yayımlanmaya başlayan röportaj serisinde İran’a ve Alevilere olan nefretini açıkça ifade etmiştir. Türkiye’nin ABD’ye ihtiyaç duyduğu görüşünü tekrarlamıştır. Gülen, ayrıca 28 Şubat’a olan hayranlığını da ortaya koymuştur.
ABD 1999’da Öcalan’ı Türkiye’ye vererek elindeki bir karttan vazgeçmiş, Gülen’i ABD’ye çekerek başka bir joker kazanmıştır. İsrail-İran nükleer gerginliğinin zirve yaptığı 2000’lerde ABD’nin Gülen desteği, Gülen’in de İran ve Alevi nefreti zirve yapmıştır. Gülen’in hırsı sonunda İran yanlısı olmakla suçladığı ülkemizi ABD ve İsrail’e şikayet etmeye, barış sürecini sabote edip binlerce kişiyi tutuklatmaya, hatta nükleer savaş kışkırtıcılığına kadar varmıştır. Hükümeti hem ‘Sünni mücahitlerin silah destekçisi’ hem de ‘İran ajanı’ ilan eden ‘Yezit’e dikkat’ diyorum.
Gülen 17 Mart’taki röportajında ‘Kadisiye Meydan Savaşı’ndan söz edecek kadar şaşırmıştır. Tarihte Müslümanlarla Sasani İran ordusunun yaptığı ilk savaşı sanki kendisinin Türkiye Cumhuriyeti ile olan savaşına benzetiyor. Müritleri onu iyice uçurmuş.
İsrail dostu paralel yapı İslam âlemi için bir tehdittir. Özellikle Alevi-Sünni çatışmasını körüklemektedir. Alevi yurttaşlarımızın yıllardır destek verdiği CHP’nin de Yezit’le anlaşarak Aleviliği sattığı görülmektedir. Suudi destekli, Sisi çizgisinde ve Arap Alevilerine hakaretler eden İhsanoğlu’nu Pennsylvania’nın isteğiyle aday göstermişlerdir. Onun için uyarıyorum: Eklemeddin’e oy, Yezit’e hizmettir.