Yüz yıl önce 1 Teşrinisani (Kasım) 1918 günü İttihatçılar kaçarken o gün ki Sadrazam’a şöyle bir tezkere gönderirler.
”Biz firar etmek fikrinde değildik. Fakat İngiliz filosu İstanbul’a geldiği zaman burada bulunmak istemiyoruz. Aleyhimizde söylenen ve söylenecek bühtan ve iftiralara ileride cevap vereceğimiz zaman gelince avdet ederiz ve icap ederse hesap vermeye de hazırız.”
Meseleye salt ‘kaçmak’ açısından bakarsak; bugün de bol miktarda kaçaklarımız bulunduğunu ve ne hikmetse günün kaçaklarının da dünün ittihatçı paşaları gibi öncelikle Almanya’ya kaçtıklarını görebiliriz.
Meselenin bir başka boyutu ise, paşaların kaçarken ‘haklarında söylenecek bühtan ve iftiralar’la özellikle matbuatı kastettikleridir.
En çok tedirginlik duydukları şey matbuat alanında aleyhlerine gelişecek kampanyadır.
İşin ilginç tarafı Cemal Paşa bu hususta diğerlerini teskin etmeye çalışır. “Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, hatta Ali Kemal ve Celal Nuri’den yana işi bana bırakın. Aleyhimize yazmak şöyle dursun, kalemlerini lehimize bile kullanacaklarından adeta kanaat halinde de ümitvarım” diyerek o günün matbuatında ileri gelen isimlere göndermede bulunuyordu. Ümitvar idi çünkü vaktiyle hepsine bir şekilde iyilikte (!) bulunmuştu, onlar ‘hayırlı dostlardı’ paşa için.
Ama durum hiç de Cemal Paşa’nın ümit ettiği gibi gelişmez.
Yahya Kemal’in deyimiyle; o Yahya Kemal ki; bir imparatorluğun yıkılışına şahitlik edip, yeni bir devletin kuruluş seracamına dahil olup, her türlü çatışmaya, özveriye, candan geçmeye, hileye, desiseye tanıklık ediyor olmasına rağmen, ‘Rindlerin Akşamı’ gibi naif şiirler yazabilen, ‘Günler kısaldı, Kanlıca’nın ihtiyarları/ Bir bir hatırlamakta geçmiş sonbaharları’ diyerek bir anlamda şifayı mazide arayan birisi olmanın yanında her fırsatta nükte yapmaktan da zevk alan birisidir.
“Monşer, ne dersiniz? Cemal Paşa daha İstanbul’u Boğaz’dan çıkmadan evvel, düşmanlarını bile hayrete düşürecek bir hiddet ve şiddetle arkasında ilk ‘yuha’yı bu hayırlı dostlar çekmesin mi?” diyerek arkasından da bir beyit okur.
‘Ahibba şive-i yağmada mebhut eyler âdâyı/ Hüdâ göstermesin asar-ı izmihlâl bir yerde’ (Allah göstermesin; bir yerde bozgun ve perişanlık eseri ortaya çıkmaya görsün; herkesten önce dostlar, yağma yolunda düşmanı şaşkınlığa uğratır.)
Bugüne gelirsek; kaçanların ardından matbuattın geniş bir neşriyat yapılmasının yanında Yahya Kemal vari hem nalına hem mıhına vuranların varlığı da söz konusudur.
Unutmadan; bu matbuatın içinde Cemal Paşa’nın torunu Hasan Cemal’in varlığını da not etmeliyiz...
Yani; hayat (tarih) büyük bir çemberin üzerinde zikzaklar yaparak devam etmekte; anlayana…