3
İbrahim Betil, kendi ifadesiyle Sabataist bir aileden geliyordu. "Benim hem annem hem babam Selanik göçmeni. Dedelerimde... Dolayısıyla Sabataycılık denen beş yüz senelik din değiştiren bir süreç kastediliyorsa benim kökenim öyle. Dolayısıyla bunu açıkça söylemekten hiçbir endişe duymuyorum."
İbrahim'in ailesi Sabataycılığın 'Karakaşlar' mezhebine/meşrebine dayanıyordu. Sabatayların tamamı sureta Müslüman olmalarına rağmen Karakaşlar en çok Müslümanlarla hem hal olanlardır. Öyle ki tarihi kayıtlara göre Osman isimli bir Karakaş Bektaşi tekkesinde 'dede' dahi olmuştur.
İbrahim'in dedesi İbrahim'de açıktan açığa 'Karakaş İbrahim' diye çağrılmasına rağmen Kuzguncuk'ta bir cami yaptırmıştır;
Nevin (İbrahim'in annesi) "Caddeden karşıya geçti. Babası Karakaş İbrahim'in yaptırdığı yapının önünde durdu ve yine başka bir İbrahim'e, oğlana, büyük bir gururla, 'Bak bu camiyi deden Karakaş İbrahim yaptırdı' dedi."
Karakaş İbrahim Kurtuluş Savaşı sırasında 'Teşkilatı Mahsusa'da çalışır. İstanbul'dan Anadolu'ya silah sevkiyatını sağlayan grupların içinde yer alır.
Sadece bunların karşılığı mı, yoksa bilinmeyen başka özellikleri nedeniyle mi; Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra Karakaş İbrahim'e Kuzguncuk'ta bir yalı hediye eder...
Bu minvalde, dede İbrahim Kuzguncuk'ta hediye yalı sahibi olduğu gibi, öbür taraftan cami yaptırırken;
Torun İbrahim, her ne kadar (kendi ifadesiyle) maddi sıkıntı çekse de hep toplumun krem tabakası içinde yer alabilir/yer almayı becerir. Mesela, yüksek bölümün imtihanını kazanamamasına rağmen ortaokul, lise ve üniversiteyi Robert Kolej'de okur.
Sonraki hayatında ne zaman başı sıkışsa ve/veya ne zaman yeni bir işe atılmak için yola koyulsa mutlaka kendisine yardım edecek, Robert Kolej'den arkadaşları başta olmak üzere birileri yanı başında yer alır.
Ne tür bir özellikleri varsa dede İbrahim Kuzguncuk'ta yalı ile ödüllendirilirken torun İbrahim giriş sınavını kazanamadığı Robert Kolej Yüksek Bölümünde hem de bursiyerli olarak okuma imkanı bulabiliyor.
4
Kısa süre devlet memurluğundan, sanayicilikten sonra uzun süre bankacılık yapan İbrahim Betil (banka genel müdür yardımcılığı ve genel müdür olma hikayeleri ibretle okunmayı hak eden şeyler) 50'li yaşlardan sonra eğitimle ilgileniyor. Hem de eğitim işine Robert Kolej'den müdürü, manevi babası ve imtihanı kazanamadığı halde kendisi için kontenjan hakkını kullanan Cornelius H. Bull ile başlıyor. Daha işin başında bu tercih İbrahim Betil'in eğitimden ne anladığını Türk/Türkiyeli çocukları nasıl eğitmek istediğini gösterecek kıymettedir.
İbrahim Betil'e göre eğitim evrensel olmalı, yine kendisi gerek İstanbul-İstinye'de kurulan ENKA Okullarında, gerek deprem sonrası Adapazarı'nda kurulan ENKA okulunda "evrensel (bir) eğitim sistemi" kurduklarını ifade etmektedir.
Oysa, Türkiye gibi ülkelerde 'evrensel'lik hakim kültürleri o ülkede yerleştirmenin, dolayısıyla herkesi Batıcı yapmanın bir aparatıdır.
Alev Alatlı'ya göre Batıcılar, sahici hayatın düşmanıdırlar. Çünkü size habire ussal bir kavga dayatırlar. Batıcılar katiyen ülkesinin bir parçası olamaz. Köksüzdürler. Her zaman dışarıyla temas halindedirler ve dışarıya kendilerini beğendirmek için ellerinden helen her şeyi yaparlar.
Üstelik bunlar, kimseni dışarı çıkamadığı durumlarda rahatlıkla dışarı çıkıp master, doktora yaparlar. Batılılarla kol kola girip kendi ülkeleri için felaket senaryoları hazırlamaktan imtina etmezler. (Kelebek Etkisi, 1. Cilt)
DEVAM EDECEK...