Ipad'in, 5 Mayıs tarihli Google sayfasında T24'ten alıntılanmış Ahmet Taşgetiren'e ait bir yazı gördüm.
Taşgetiren; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'şükür' bahisli bir konuşmasını eleştiriyordu.
Kenar Gazetesi yazarı, eski Milli Mücadeleci Ahmet Taşgetiren'in eleştirdiği, Cumhurbaşkanı'na ait cümle şöyle;
"Maalesef ülkemizde bazı kesimlerde bir şükürsüzlük, tatminsizlik hali aldı (başını) gidiyor. Oysa önce elimizdekine şükretmeliyiz..."
Şükretme halini bahusus 'işçinin-patronuna teslimiyet'ine indirgemiş Taşgetiren.
Yani işçinin sömürüldüğünü, soyulduğunu, aşağılandığını falan söylemeye getirmiş.
(İşçi-işveren ikilemine diyalektik felsefe zaviyesinden mi karşı çıkıyor o net değil)
Oysa;
Taşgetiren, Erdoğan'ın sözlerinin o bağlamda değerlendirilemeyeceğini sular seller gibi bilir.
Bilir ki; varlıkta-yoklukta, açlıkta-toklukta, zaferde-mağlubiyette, sevinçte-üzüntüde... Velhasıl hayatın her alanında 'şükretmek' Müslümanlar için neredeyse imanın yedinci şartı mesabesindedir.
Bilmesine bilir de, inadına gerçeğin üstünü örterek bilmemezlikten gelir.
Öte yandan Taşgetiren'in şahsında şükürsüzlük hali bir karaktere dönüşmüş olabilir de onun için R. Tayyip Erdoğan'ın sözlerine itiraz etme gereği duymuştur insiyaki bir biçimde.
Allah ıslah eylesin.
TAM YERİ ZAMANIDIR DİYEREK
"Biz bu sefalethanede gün oluyor ki ekmek bulamıyoruz. Ama havayı faziletle karıştırarak öyle nefes alıyoruz."
(Sefile, Emine Samiyye binti Cevdet)