1
Bir önceki yazımızda;
Türklerin Doğu’dan Batı’ya yolculuğunun İstanbul’da son bulduğundan, asırlardır devam eden cevelan halinin İstanbul’da sükunete erdiğinden, o sükunete dayalı bir dünya nizamı kurulduğundan bahsederek;
Nihayet, İstanbul’da vaki sükunetin bozulmasına bağlı olarak yeni arayışların ortaya çıkmasıyla düzenin de bozulmasından söz etmiştik.
3. Selim, 2. Mahmut, Abdülaziz ve 2. Abdülhamit’le devam eden arayış hali, Osmanlı’nın yıkılmasıyla bitmeyip;
Yeni bir düzene nispet olarak Cumhuriyetin kurulması ve devamında da devam etmiştir, devam etmektedir.
Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması bir sükunet noktası olamamıştır, akış ve arayış devam etmektedir.
Geldiğimiz noktada ayan-beyan görülür olan şudur ki;
Türkiye mevcut haliyle varlığını sürdüremeyecektir.
Mevcut hal, muhaldir artık.
Birkaç asırdır hareket/arayış halindeki öğeler, şeyler bir türlü mekanını bulamamış ve sükunete erememiştir. Hep eğreti kalmış, hep ikame halinde bulunmuş, plastik, suni bir yapı olarak yaşaya gelmiştir.
Aslında bu bir ara dönemdir, bir fetret devridir.
Ancak sınıra gelinmiştir.
Mevcut durum sürdürülemeyecek vaziyettedir.
Bu durumda Türkiye; ya bir sıçrama yaparak yeni bir düzleme geçecek, ki bu yer birinci sınıf dünya devletlerinin yanıdır; ya da geri düşecek/çekilecek ve diz çökecektir.
Tam da şimdi söylemek lazım;
Ya yeni hal, ya izmihlal.
2
Önümüzdeki referandumu bir de bu açıdan değerlendirmekte fayda var vesselam.
Not:
Hoş bir tevafuk.
Alman Bild Gazetesi politika editörü Julian Röpcke bir tweet atmış: New World Order=Yeni Dünya Düzeni