İnsan
Eşref-i mahlukattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı."
1
Malumunuz, başlıkta alıntılanan ifade;
Basınımızın 'en sert, en dik, en çok adam'ı; dolayısıyla en cesuru, en delikanlısı, en dürüstü, en namuslusu, en akıllısı, en doğru yazanı, en galiz söveni, en bilimcisi, en, en, en... yazarı Fatih Altaylı'ya aittir.
Her ne kadar TDK ve benzer sözlükler 'adam' kelimesini cinsiyetsiz kabul edip; kadın erkek için iyi duruma gelmek, büyümek, belirli bir noktaya ulaşmak, yüksek bir tepeye çıkmak... vs. olarak tarif etse de;
Gerek geleneksel söylencelerde, gerek popüler kültürde, 'adamlık', 'adam olmak' erkeksi ve şiddetle içiçe bir kavram olarak tanımlanır.
Mesela Nietzsche'ye göre adamlık; bir üst erkeklik halidir.
Kimi açıklamalara göre adamlık; doğru-yanlış, iyi-kötü gibi kavramları toplumsal normların dışında yeniden yaratma halidir.
Bir başka veçhesiyle adamlık; delikanlılıktır, şiddetle sever, şiddetle nefret eder, velhasıl şiddete meyyaldir.
Ve de her şeyin en doğrusunu adam gibi adamlar bilir.
Oysa ve bize göre;
Adem'den türemişliğiyle 'adam' türler arasında bir türün adıdır.
Adem/Adamlık ontolojik bir duruştur, bir var olma durumdur.
Mamafih; TDV Ansiklopedisi'ne göre;
Adam kelimesine Arapça ve İbranice, İslam ve Yahudilik birlikte sahip çıkar.
Ahd-i Atik'e göre adam, insan türü için genel bir isim olarak kullanılır.
Mesela Tekvin'de: "Yerin toprağından adamı yarattı" denir.
İslam'da ise adam, ilk insana nispetle özel isimmiş gibi görünse de cins isimdir.
Adam/adem olarak yeryüzüne inen yaratılmış varlık zamanla kelimeleri öğrenir/ona kelimeler öğretilir. Öğrendiği kelimeler marifetiyle çevresiyle, nesnelerle, hayvanlarla ve türdeşleriyle ilişki kurarak 'birlikte yaşama' evresine geçer. Yani modern tabirle sosyalleşir. Sosyalleşen adem/adam giderek farklı anlam ve mahiyet kazanarak diğer türlerden tedricen uzaklaşır ve 'insan'lığa evrilir.
Bakara/31 "Allah ademe bütün isimleri öğretti"
2
Niçin, yazımın girişinde ve belki sonunda da İsmet Özel'in Amentü şiirinden alıntılar yaptığımı sorarsanız şayet;
Cevabım; bilmem, aldım işte... den başka bir şey olmayacak... bilesiniz.
3
Ne zaman Fatih Altaylı hakkında bir şeyler yazmaya kalkışsam içimden/içerden gelen bir duygu beni hep engellemiştir.
Düşündüm de, bunun iki nedeni olabileceğine kani oldum.
Birincisi; birbirimiz hakkında karşılıklı vuku bulan vicahi veya gıyabi sözlerimizin oluşturduğu, -küçükte olsa- hukuk.
İkincisi ise Fatih Altaylı'dan korktuğum içindir besbelli.
Kendisine sorulsa Altaylı kendisini nahif bir kişi olarak tanımlayacaktır. Lakin sanki naif bir gazeteciymiş gibi, işin kolayına kaçarak sık sık aşağılayıcı, rencide eden, acıtıcı kelimeler kullanmaktan, hatta rahatlıkla sövmekten hiç kaçınmayan birisidir.
Mesela 28.08.2021 tarihli 'Binlerce dansöz var' başlıklı yazısına bakabiliriz.
Çok doğrucu, hiç dönmeyen dostumuz;
Sanki; dış politikada ebedi dost ya da ebedi düşman olmadığını bilmiyormuş gibi;
Sanki; bir ülke için dün şer olan bir şeyin bugün hayır olabileceğini bilmiyormuş gibi;
Sanki, dış politikada salt doğru ya da yanlış olmayacağını aslolanın ülkenin faydasına ya da zararına olana bakılacağını bilmiyormuş gibi...
Bazı hususlarda devletin tavır değiştirmesi sonucu, iktidarı destekleyen gazetecilerin bu değişiklik doğrultusunda yorumlarda bulunmaları üzerine;
Adamlığını takınarak (yani erkeksi bir dil kullanarak) onları 'dansöz' olarak nitelemektedir.
Bakın o yazıda kullandığı bazı kelimeler şunlardır. "dansözler", "yavşak yavşak sırıtanlar", "oynak", "kıvrak", "iki şeyleri yoktur kendilerine ait fikirleri ve haysiyetleri", "edep na mevcut" vs.
DEVAM EDECEK...