1- Saat 01:25
1 Aralık Cuma…
Uçak havalanmak üzere piste girmiş durumda.
Uzun zamandan sonra ilk defa bir seyahat öncesinde heyecanlıyım. Çünkü, Maturidi’nin memleketine gidiyorum. İster tesadüf deyin, ister tevafuk, daha önce bir türlü kısmet olmadığı halde, tam da Maturidi derslerine başladığım bir zamanda nasip oldu Semerkand’a Buhara’ya gitmek.
Haydi bismillah.
2- Seyahatiniz her ne kadar karlı ve ısının eksilerde seyrettiği günlere denk gelse de, yol arkadaşlarınız candan dost ve içinizi ısıtan kişilerden oluşuyorsa ve hedefinizde sizi heyecanlandırıyorsa soğuğa aldırmazsınız. Hasan Gürsoy, İsmet Yıldırım, Ahmet Altınkum, Turgut Gürsoy, Mehmet Güner ve Mehmet Bozkurt’tan oluşan grubumuz, Taşkent Havaalanı’nda bizleri karşılama fedakarlığında ve nezaketinde bulunan Ahmet Demir’in de katılmasıyla tamamlandı. Bütün gezi boyunca pozitif enerjileriyle ve samimi dostluklarıyla içimizi ısıtan arkadaşların hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim. İç ısınmasından bahsetmişken; görülen ve karşılaşılan ilk şeyler ve davranışlar da o ülkeye dair duygularınızı belirler kuşkusuz. Bu bağlamda; Özbekistan’da bir sofra kurulduğunda, bu isterse bir işret sofrası olsun, sofradaki en yaşlı kişi elini kaldırıyor diğerleri de ona uyunca kısa bir dua okunuyor. “Rabbimiz, bize tinçlik ve hatırcanlık versin, amin, Allahuekber.” Bu duadaki ‘tinçlik’ huzur, ‘hatırcanlık’ ise güven anlamında kullanılıyor.
Yani her şeyin başı huzur ve güven. Huzur ve güven varsa gerisi zaten vardır, olacaktır.
Aynı ritüel yemekten sonra da tekrarlanıyor.
Herhalde böyle bir ülkeye hemen ısınırsınız değil mi?
3- Semerkand ve Buhara;
İki güzelim kutlu şehir.
Bir zamanlar buralarda nevşü neva bulmuş ilmin, sanatın, saltanatın velhasıl bir medeniyetin izlerini halen muhafaza etmekte.
İslam’ı genel olarak iki ana akım olarak tanımladığımızda; rey (akıl) ehlinden ve hadis (nakil) ehlinden bahsedebiliriz değil mi?
Bu iki akımın iki önemli temsilcisi, hatta kurucu unsurları, ikisi de Semerkandlı.
Ebu Hanife ile başlayan rey ekolünü sistemleştirerek ana bir damara çeviren Maturidi Semerkand da doğmuş ve orada medfun.
Hadis ilminin ana kaynaklarından, hatta birinci sırasında yer alan Sahih-i Buhari yazarı İmam Buhari; Buharalı olmasına ve ilk ders vermeye Buhara’da başlamasına rağmen daha sonra Semerkand’a geçmiş ve ömrünün sonuna kadar orada yaşamış ve mezarı da orada bulunmakta. Ayrıca; Hallac-ı Mansur ile başlayıp, Yusuf Hemadani, Ahmet Yesevi vs. üzerinden akıp gelen tasavvufi hareket nihayet Şah-ı Nakşibendi ile tam bir disipline ve bütünlüğe erişmiş ve Nakşibendi ismi kendisinden sonraki, özellikle bizim coğrafyamızı ilgilendiren bütün tasavvufi hareketlere damgasını vurmuştur.
İşte o Nakşibendi’de Buharalı olup mezarı da oradadır. Geniş bir külliye içindeki türbe bugün ziyarete açık haldedir. Timur’un kabrinden, Uluğ Bey Medreselerine kadar daha birçok eser bize bu iki şehrin ne kadar önemli ve medeniyetimizde ne kadar belirleyici bir yere sahip olduğunu göstermekte.
Kuşkusuz, hem bu iki şehri, hem de etrafını yeterince tanımak için birer günlük süre yeterli değildir.
Ama her şeye rağmen bizim için bir teneffüs oldu, nefeslenmeye vesile oldu, çokta güzel oldu.
4- Bu kısa ziyaretin yazısını magazinle bitirmek istersek;
Özbekistan şehirlerinde dolaşırken en sık rastlayacağımız tabelalardan bir tanesi ‘Sevda Mecmuası’ ismini taşımaktadır.
‘Sevda’ ve ‘mecmua’ kelimelerinin buradaki karşılığıyla düşündüğünüzde aklınıza gelebilecek bütün ihtimaller sizi yanıltacaktır, emin olun.
‘Sevda Mecmuası’ alış-veriş merkezi, ‘sevdalaşmak’ ise pazarlık etmek anlamında kullanılıyor bu topraklarda. Zihnimi ne kadar zorlasam da ‘sevdalaşmak’ ile pazarlık etmek arasında bir paralellik kuramamama rağmen, ‘Sevda’nın alışveriş olarak kullanılmasını biraz daha anlamlı hale getirmeye çalıştım; bizim kullandığımız anlamda da ‘sevda’ bir gönül alışverişi sayılmaz mı diye…
Velhasıl Özbekistan geçmişiyle olduğu kadar bugün yaşayan haliyle de Türki Cumhuriyetler içinde kendinizi en fazla evinizde hissedeceğiniz ülke gibi geldi bana…
Umarım, yeni başkanın uyguladığı daha serbest bir rejim nedeniyle Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkiler artarak devam eder.