Sen olmazsan biz suları kirletiriz.
‘Abı hayat’ olan su zehirlendiğinde hayat zehirlenir. Börtü-böcek, dağ-taş, nebatat-hayvanat ve insanlık ölür.
Sen olmazsan ey merhamet
Biz elmayı da içindeki kurdu da bilmeyiz ve anlamayız.
Çilekleri ezer geçer
Muzu karpitli kasalarda yetiştiririz.
Domatesin intikamından kurtulamayız.
Sen olmazsan ey merhamet
Biz karıncaya tepeden bakar
Ayıdan sadece korkarız
Arıların ve kuşların dilinden anlamayız
Akrep ve yılanın adı bile geçmez steril dünyamızda.
Sen olmazsan ey merhamet
Biz güneşin doğudan doğduğunu, batıdan battığını unuturuz.
Ayın dünyanın pervanesi olduğunu,
Yıldızların kaydığını göremeyiz.
Sen olmazsan ey merhamet
“Bizim kıblemiz poyrazımıza karışır, derelerimiz tersine akar. Biz vandallardan ve zalimlerden oluruz.” (Hüseyin Kaptan’ın Dedesi.)
Sen olmazsan ey merhamet
Biz her şeyi ‘satın alırız’.
İnsanlığımız, benliğimiz, onurumuz, izzetimiz, anamız-babamız, eşimiz-çocuğumuz, dostlarımız-arkadaşlarımız, hatta canlarımız ‘meta’laşır.
Sen olmazsan ey merhamet
Biz biraz daha fazla kazanmak için daha az maliyetli maden ocakları kurarız.
Sen olmazsan ey merhamet
Biz ‘işini bilen memurlara’, ‘uyumlu müfettişler’e, ‘akıllı denetmenlere’ dönüşürüz.
Sen olmazsan ey merhamet
Biz yerin altında aradığımız ve bulamadığımız ‘yaşam odası’nı gazete sayfalarına tv ekranlarına kurarız.
Sen olmazsan ey merhamet
Bizim merhamet damarlarımız kurur, ölüm istatistiki bir leke olarak girer hayatımıza
Ölümlerden ibret alamayız sen olmazsan
Acılar bizi pişirir olgunlaştırırdı eskiden
Şimdi acılar, ön yığınaklı öfkemizi kusmak için bir fırsata dönüşür
Ey merhamet
Sen olmazsan ey merhamet
Sağır nefretlerimizin perdelediği izanımızla ‘çizmesini çıkarmaya’ kalkışan emekçinin asaletini ve acziyetini anlayamayız.
Sen olmazsan ey merhamet
Biz hayatın ve ölümün hakikatını anlayamayız, algılara uyarız veya don kişot vari algılarla savaşırız.
Sen olmazsan ey merhamet
Soma’da, maden ocağında “işçiler yaşam mücadelesi verirken biz ellerimizde bir işçinin bir maaşı kadar olan telefonlarımızla paylaşımlar yaparız. (...) İşçiler yerin metrelerce altında ekmek parası için çabalarken bizler yerin metrelerce üstünde teras katlarında yemekler yeriz.” (Şule Şahin)
Sen olmazsan ey merhamet
Biz vahşilerden oluruz
Zalimlerden oluruz
Arsızlardan, hırsızlardan, soysuzlardan oluruz
Sen olmazsan ey merhamet
Biz insanlığımızı, insanlarımızı yitiririz
Sen olmazsan ey merhamet
Biz hayat düşmanı, ölü seviciler oluruz
Ama sen varsın ey merhamet
Sen varsın ki biz de varız.
Sen var olduğun için Soma’ya varabildik
Soma’yla seni bir daha aradık ve bulduk.
Soma canlarımızı aldı
Karşılığında seni hatırlattı bizlere ey merhamet
Soma maden ocağı idi.
Soma merhamet ocağı oldu.
SOMA MERHAMET OCAĞI.
Bize seni hatırlatan Somalı şehitlerimizi Rahim ve Rahman katına uğurlarken...
İyi ki varsın ey merhamet
Bundan sonra hep varolacaksın SOMA,
SOMA MERHAMET OCAĞI olarak.