1
O bir prototip.
O bir ‘baz istasyonu’.
Sürekli kötümcül, karamsar, aşağılayıcı, korkutucu, yaralayıcı sinyaller yayıyor etki alanına.
Başkalarının gelip topraklarımıza kurduğu bir istasyon o.
Hep o kurucu başkalarının sinyallerini yayıyor.
Dengeleri bozmaya, trafiği engellemeye, sistemi çökertmeye çalışıyor.
‘Yerli’ ne varsa onun düşmanı.
Varsa yoksa Batı.
O bir proje mahsulü…
Haşmet Babaoğlu’nun son zamanlarda ısrarla üzerinde durduğu ‘yeni kolonyalizm’ projesinin en başarılı ürünü…
Bu nedenle o, Türkiye ve ortak coğrafyamız için en az Pensilvanya’daki adam kadar tehlikeli.
Sözünü ettiğim kişi; Ertuğrul Özkök.
Özkök; 27 Ocak Salı günkü yazısında, Yunanistan’da seçimlerden başarıyla çıkan Syriza Partisi’nden ve onun lideri Çipras’tan bahsederken ve güya gazetecilik yaparken, asıl görevini ihmal etmiyor ve lafı Türkiye’ye getirerek; “Yirmi birinci yüzyılda hâlâ Hazreti Muhammed karikatürleri olayını kaşıyarak, bunun üzerinden oy toplamaya çalışan bir zavallılık” ortaya koyulduğunu iddia ediyor.
Alıntı cümlenin son kısmında yer alan “oy toplama” kısmına takılmayın.
Orası asıl amacı gizlemek için kullanılmış bir maske.
Asıl söylemek istenen cümlenin birinci kısmı.
Yani; Hazreti Muhammed’le ilgili hakaret içeren karikatürleri dert etmememiz gerekiyormuş, modern ve Batılı olmak için.
Bay Ertuğrul!
Sen ne kadar anlamsızlaştırmaya, sıradanlaştırmaya, aşağılamaya çalışsan da;
Biz, Peygamberimize yapılan hakareti görmezden gelemeyiz, içimize sindiremeyiz, kabul edemeyiz.
O hareketi yapanları da, yapılan hakarete karşı bizi pasifize etmeye çalışan senin gibi ajanları da unutamayız, unutmayacağız.
2
Syriza’dan bahsetmişken;
Bizdeki ‘solcuların’(!) Syriza’nın üzerinden kendilerine pay çıkarması komiklikten başka bir şey ifade etmez.
Bu anlamda Türkiye’de sizin Syriza tipi siyaset yapmanıza imkân tanıyacak bir alan yok.
O alan çoktan AK Parti tarafından dolduruldu.
Bundan takriben 40 yıl önce, 70’li yılların ortasında, bir sağlık tesisinde, bir kadın hekimle beraber çalışmıştık.
O sıralar o solcuydu.
Görüşlerimiz farklı olsa da iki iyi dosttuk.
Sonra yollarımız ayrıldı.
Duyduğuma göre Amerika’ya gitmişti.
Bundan 3-4 sene önce tekrar bir araya geldik.
Bu arada o dostum Amerika’da kariyer yapmış, profesör olmuş, hatırı sayılır derecede zengin olmuş, hatta bir vakıf bile kurmuş. Sonra da yaş haddinden emekli olunca Türkiye’ye gelmiş; birbirimizi bulduk, eski günleri yad edip hasret giderdik.
Baktım ki; benim eski dostum, eski solcu sıkı bir AK Partili.
Dayanamayıp sordum; “ne iş?”
Cevaben dedi ki; “Senin gibi birçok tanıdığım, hatta Harvard’daki doktor oğlum da bana aynı soruyu soruyorlar. Ben de onlara diyorum ki;70’li yıllarda biz sol adına ne söylüyor, ne istiyorsak AK Parti bunların hepsini hayata geçirdi. Bu nedenle benim AK Partili olmamdan daha doğal ne olabilir.”
Bilmem anlatabildim mi?
3
Ayrıca,
Yine Syriza bağlamında, Kemal Kılıçdaroğlu’na bir tavsiyem olacak.
Basına yansıdığı kadar; Kılıçdaroğlu; Abdüllatif Şener, Ali Müfit Gürtuna, Nazlı Ilıcak gibi isimlerle yemekler yemiş, görüşmeler yapmış.
Belli ki onlarla bir kontak kurmaya çalışıyor.
Mehmet Bekaroğlu zaten elde bir.
Tavsiyem şudur ki; Sayın Kılıçdaroğlu, illa da sağdan biriyle irtibat kuracaksan, söz konusu yıpranmış ve eskimiş isimlerden bir fayda gelmez.
Levent Gültekin, Murat Menteş, hatta Ali Ural gibi yıpranmamış isimler daha çok işinize yarayabilir.
Ahmet Hakan bile olmaz.
Bizden hatırlatması ve uyarması.
Gerçi sizin bileceğiniz iş.
Ama ne yaparsanız yapın, sizden bir Çipras çıkmaz. Boşuna kendinizi hayale kaptırıp helak etmeyin.