(Not: Bir gazete yazısında, akademik makalelerde olduğu gibi dipnotlar vermek pek mümkün olmadığı için; bu yazının girişinde, başka birçoklarının yanında üç ismi anmayı bir borç olarak yerine getiriyorum. Fatih M. Şeker, İhsan Fazlıoğlu, Dücane Cündioğlu.)
1
1 Kasım seçim sonuçları üzerine, yayın yasağının kalkmasından itibaren televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada birçok gözlemci, araştırmacı, siyasetçi, gazeteci görüşlerini ifade etti.
AK Parti şımarmıştı, 7 Haziran’da seçmen bu şımarıklığı cezalandırdı, daha sonra AK Parti bu tokadın ardından eski haline dönüş emareleri ortaya koydu, seçmen de yeniden AK Parti dedi, rahatlıkla…
AK Parti’nin 7 Haziran seçim kampanyasının dili yanlıştı 1 Kasım’da bunu düzeltti.
7 Haziran’da milletvekili aday listelerinin temsili özelliği ve siyasi meşruiyeti düşüktü, 1 Kasım’da bunu giderdi.
7 Haziran’da geçmiş icraatlarını anlatan AK Parti 1 Kasım’da gelecek için de vaatlerde bulundu, projeler sundu topluma.
AK Parti 1 Kasım’da emeklilere, gençlere, kadınlara birebir dokunacak vaatlerde bulundu…
Kuşkusuz bunlar ve sayılmayan daha onlarca, yüzlerce nedenin 7 Haziran’la, 1 Kasım arasındaki değişimleri izahta, şu veya bu oranda katkısı vardır.
Ama bütün bunlar 1 Kasım seçiminde AKParti’nin aldığı %50 oyu izah edemez, etmemektedir.
Genel Başkan’ı Davutoğlu’nun;
“1 Kasım’daki başarının tek bir cevabı var, samimiyet, samimiyet, samimiyet” diye açıklamasının da kuşkusuz doğruluk payı var, ama buda yetmez karşı karşıya bulunduğumuz sonucu açıklamak için.
Çünkü; popüler bilgi ve güncel araçlarla; Şu anda medyaya hâkim olan paradigmayla,
Modern dünyaya ayarlı bir zihinle kolay kolay açıklanamayacak bir durumla karşı karşıyayız.
Sözünü ettiğimiz karışıklığı, zorluğu, acizliği ortaya iki vakıayı paylaşmak isterim. Andy-Ar Araştırma Şirketi’nden
Faruk Acar diyor ki:
“AK Parti’nin HDP’den de oy alması sosyolojik olarak açıklanamaz, Türkiye sosyolojisi yeniden yazılmalı.” Seçim gecesi bir TV programında da MHP’li bir vatandaş da benzer şeyler söylüyordu: “Benim ortaya çıkan sonuçları kabul etmem mümkün değil. AK Parti’nin aynı anda hem MHP’den hem HDP’den oy almış olmasının ne sosyolojik olarak, ne siyaset bilimi açısından, ne de istatistiki olarak izahı yoktur.”
Bir bakıma her iki zevatın ve onlar gibi onlarca, yüzlerce bu işe kafa yoranların söyledikleri doğrudur.
Doğrudur da, bu ‘doğru’ onların bulundukları yerin ve mücehhez oldukları donanımın doğrusudur.
Eğer durdukları yer yanlış ise, kuşandıkları donanım sahte ise, onların gösterdiği doğru, onlarla aynı yapay ortamda bulunanlara yönelik illüzyonist bir görüntüdür, o kadar. Gerçek âlemde karşılığı yoktur.
2
7 Haziran seçimlerinden sonra bu sütunlarda ve televizyon programlarında ısrarla AK Parti’nin aldığı oyun, AK Parti’nin doğrularının ve/veya yanlışlarının karşılığı olmadığını, bu seçimin o seçim olmadığını söylemiş;
7 Haziran sonuçlarının, Kürtler üzerinden yürütülen uluslararası bir projenin kısmen başarılı olmasıyla oluştuğunun altını çizmeye çalışmıştım.
Söz konusu projenin amacının, sadece AK Parti’yi çökertmek değil, AK Parti üzerinden Türkiye’yi boğmak, Türkiye üzerinden bölgeyi parsellemek, daha sonra da bütün Müslümanları zapturap altına almak olduğunun görülebilmesi sadedinde şeyler söylüyordum.
7 Haziran’da gerek Kürtler gerekse Türklerin bir kısmı hazırlıksız yakalanarak bu projeyi görememişti, oluşturulan algı doğrultusunda tercihlerini belirleyerek projeye istemeden destek vermiş oldular.